Thread Rating:
  • 20 Vote(s) - 2.95 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Türkçede U Harfi ile Başlayan Deyimler ve Anlamları
#1
Oku-1 


Türkçede U Harfi ile Başlayan Deyimler ve Anlamları

Türkçe Deyimler Sözlüğü

Deyim Nedir?

Deyim: Çoğunlukla gerçek anlamından ayrı bir anlam taşıyan, en az iki sözcükten oluşan kalıplaşmış söz ya da sözcük grupları. eş. Tabir.
Deyimlerin Özü:

– Genellikle gerçek anlamından sıyrılarak başka bir anlama bürünürler: “Dilinde tüy bitmek”, “El ağzı ile kuş tutmak” gibi…

– Kimi deyimlerde, asıl anlamlarından tamamıyla sıyrılmazlar. Yerine göre asıl anlamından da alınabilir, daha başka bir anlama da gelebilir. Bunu cümle içindeki kullanılış şeklinden anlarız.

Örneğin,

“Baltayı taşa vurmak” deyimiyle ilgili olarak: Gerçekten de bir balta taşa vurulabilir; bu söz asıl anlamından ayrı olarak “ağzından dokunaklı, incitici bir laf kaçırmak” gibi mecazlı bir anlama da gelebilir. Bunu cümle içinde sözlerin gelişinden anlarız.

• “Kırk yıllık oduncu, baltasını taşa vurmasın mı?” • “Kendini bilmezin biri baltayı öyle bir taşa vurdu ki.”

“Baltayı taşa vurmak” deyimi, birinci cümlede gerçek; ikinci cümlede ise mecazi anlamında kullanılmıştır.

– Kimi deyimler de, sadece kendi sözlük anlamlarında (gerçek, asıl anlamında) kullanılır, başka bir anlam taşımazlar.

Türkçede U Harfi ile Başlayan Deyimler ve Anlamları

Ucu dokunmak: Bir işten biri zarar görür olmak, söylenen bir söz birine zarar vermek. “O çubuğu kıracağım fakat ucu sana dokunacak diye kıramıyorum.”

Ucunu kaçırmak: Çıkmaza girmek, denetimi elinden kaçırmak. “İşin ucunu kaçırdın, oldu mu ya?”

Ucu ortası belli olmamak: Bir işe, söze nereden başlanacağı kestirilememek.

Ucunda bir şey olmak: Bir şeyde gizli bir amaç bulunmak. “Bu davranışının ucunda bir şey var ama anlayamadım.”

Ucu ucuna: Ancak yetişecek kadar. “İp ucu ucuna geldi.”

Ucuz atlatmak: Güç ve tehlikeli durumdan az bir zararla sıyrılmak. “Ucuz atlattık, az kalsın uçuruma yuvarlanacaktık.”

Uçan kuşa borcu (borçlu) olmak: Pek çok kişiye borçlu olmak. “Babanın uçan kuşa borcu varmış diyorlar, doğru mu?”

Uçan kuştan medet ummak: Pek sıkıntıda bulunup, bu sıkıntıdan kurtulmak için her türlü çareye, olmadık yerlere başvurmak, yardım istemek.

Uçsuz bucaksız: Çok geniş. “Uçsuz bucaksız kırlarda dolaşmak istiyordum.”

Uçkuruna sağlam: Namuslu, iffetine bağlı.

Uç vermek: 1. Baş vermek (çıban). 2. Bitmek, sürmek (bitki). 3. Gelişme, büyüme başlangıcı göstermek. 4. Bilinmeyeni açıklığa kavuşturucu belirtiler ortaya çıkmak. “İlk bahar geldi, dallar uç vermeye başladı.”

Ulu orta söz söylemek: Bir şeyin aslını bilmeden, düşünüp tartmadan, çekinmeden, açıktan açığa konuşmak. “Birden ayağa kalkıp ulu orta söz söylemeye başladı.”

Uma uma döndük muma: Umut edilen, beklenilen şeyler gerçekleşmeyince hayal kırıklığına uğrayan, kötü durumlara düşen, zayıflayıp gücünü yitiren insanlar için söylenir.

Umurunda olmamak: Aldırış etmemek, önem vermemek.

Ununu elemiş, eleğini asmış: Hayatta yapmak istediklerini yapmış, geri kalan ömrü süresince artık yapacak önemli bir işi kalmamış kimseler için söylenir.

Utancından yere geçmek: Çok utanmak, kimsenin yüzüne bakamayıp sanki saklanacak yer aramak. “Çok mahcup olmuştu, utancından yere geçmek üzereydi.”

Uyku bastırmak: Aşırı derecede uykusu gelmek, uyuma isteği duymak. “Yemekten sonra bir uyku bastırır, kafamı kaldıramazdım.”

Uyku çekmek: Rahat ve huzurlu bir şekilde çok uyumak. “Eve gidip şöyle bir uyku çekeceğim.”

Uyku gözünden akmak: Çok uykusu gelmek, göz kapakları kapanmak. “İki gündür yoldaydık, hemen hemen hiç uyumamıştık, uyku gözlerimizden akıyordu.”

Uykusu kaçmak: 1. Uyuması gerekirken herhangi bir sebepten ötürü uyuyamamak. 2. Bir sorun yüzünden kaygılanmak, endişe duymak. “Uykusu kaçmış, yatakta bir o yana bir bu yana dönüp duruyordu.”

Uykusunu almak: Gerektiği kadar uyumuş olmak. “Epeydir yatıyorsun, uykunu almış olmalısın.”

Uyku tulumu: 1. Uykuyu çok seven kimse, çok uyuyan. 2. İçine girilerek yatılan tulum biçimindeki yatak. “Uyku tulumu sen de, çabuk kalk!”

Uykuya dalmak: Rahat ve derin bir şekilde uyumak.

Uyur uyanık: Yarı uykulu. “Uyur uyanık ayakta nöbet tutmaya çalışıyordu.”

Uzağı (ileriyi) görmek: Gelecekte ne olacağını sezmek, kestirmek. “Dedem uzağı gören bir adamdı.”

Uzaktan uzağa: 1. İlgisi pek az olan. 2. Çok uzaktan. “Uzaktan uzağa selamlaşıyorduk işte.”

Uzun boylu: 1. Boyu uzun olan. 2. Uzun süre. 3. Derinlemesine, ayrıntılarıyla. “Meselenin üzerinde öyle uzun boylu durmadık.”

Uzun etmek: 1. Nazlanmak, sözünde direnmek. 2. Sözü uzatmak, tartışmayı sürdürmek. 3. Aşırı gitmek. “Haydi uzun etme de gel benimle!”

Uzun hikâye: Pek çok ayrıntıları bulanan, anlatması uzun sürecek, anlatılmadan da anlaşılamayacak olan olay ya da konu.

Uzun lafın (sözün) kısası: Özetle, kısaca, sözü uzatmayarak. “Uzun lafın kısası, yazar gerçekçi olmalıdır.”

Uzun uzadıya: Çok ayrıntılı olarak, en ince noktalarına inerek. “Meseleyi uzun uzadıya inceledik.”





Signing of RasitTunca
[Image: attachment.php?aid=107929]
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)