Thread Rating:
  • 12 Vote(s) - 3.33 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Nuru´l-İzah - Namazın Şartları ve Rükünleri
#1
Dini-1 
   


Nuru´l-İzah - Namazın Şartları ve Rükünleri


Namazın Doğru Olabilmesi için Gerekli Şeyler


Namazın doğru olabilmesi için, mutlaka (şu) yirmi yedi şey mlunmahdır:

(1) Abdestli olmak ve yıkanmayı gerektiriri şeylerden uzak aulunmak;[2]

(2) ayakların, ellerin ve alnın temas edeceği yerlere varıncaya kadar (namaz kılanın) vücûdunun, elbisesinin ve (namaz kılacağı) yerin göz yumulmayacak pislikten arınmış olmasıdır ki en doğrusu da budur.

(3) Avret yerlerinin kapatılması [Elbisenin yakasından ve eteğinin altından[3] avret mahalline bakmanın;i zararı yoktur},

(4) kıbleye dönmek [Kâ´be´yi gören Mekkelinin,1! gözünün gördüğü Kâ´be istikâmetine yönelmesi, Mekke´de- dahi;1 bulunsa Kâ´be´yi göremeyenlerin Kâ´be istikametine yönelmeleri; farz olup doğrusu da budur],

(5) vakit ve vaktin girdiğine inan­mak,[4]

(6) niyet etmek ve

(7) ara vermeden tahrîme[5] (iftitah) tekbi­ri almak,

(8) iftitah tekbirini rükûya eğilmeden ayakta iken almak,

(9) niyeti, iftitah tekbirinden sonraya bırakmamak,

(10) tek-; biri kendi duyabileceği bir sesle söylemek [en doğrusu da budur],,

(11) imamla kılanların, imama uymaya niyet etmeleri,

(12) (kiİman) farzın[6] ve vacibin[7] belirtilmesi [nafilelerin belirtilmesi şart değildir],

(13) nafilelerin dışındaki namazlarda ayakta durmak,[8]

(14) farz namazların iki rek´atmda, nafile namazların ve vitir namazının her rek´atında, bir âyet dahi olsa okumak,[9][namazın doğru olabilmesi için Kur´an´dan herhangi bir şey tayin (ve tesbit) edilmez.

(15) İmama uyanlar okumazlar, aksine okunanı dikkatle

dinlerler.[10] Okunduğu takdirde tahrîmen mekruh olur];

(16) rükû etmek,

(17) sert ve üzerinde alnın sabit kalacağı[11] bir yere, el içi ya­hut, secde mahallinin temiz olması şartıyla, elbisenin herhangi bir tarafına da olsa, sedce etmek [burnun sert yerini alınla birlikte secdeye koymak vaciptir, alnın secdeye konulmasına mâni bir özür bulunmadığı halde sadece burunla secde etmek doğru değildir; en doğrusu da budur],

(18) secde mahallinin ayakların konulduğu yerden yarım zirâ´dan daha fazla bir yükseklikte bulunmaması [secde mahallinin yarım zirâ´dan daha fazla yükseklikte bulun­ması halinde (yapılan) secdeler caiz olmaz. Ancak sıkışıklıktan dolayı kendi kıldığı namazın aynısını kılan [12]bir başka kimsenin sırtına secde edilebiliri;

(19) (secdede) hem ellerin hem de dizlerin (yere) konulması, doğrusu da budur; secde durumunda ayak par­maklarından bir kısmının yere konulması [ayağın üst kısmının konulması yeterli değildir];

(20) rükûyu secdeden önce yapmak,

(21) secdeden hemen hemen oturma durumuna gelinceye kadar doğrulmak (ki en doğrusu da budur)

(22) ve tekrar (ikinci) secdeye varmak,

(23) (namazların) sonunda teşehhüd miktarı (ettahıyyâtü´yii okuyacak kadar) oturmak,[13]

(24) son oturuşu, (namazın diğer) rükünlerinden sonraya bırakmak,

(25) (gerek rükünleri ve gerekse son oturuşu) uyanık iken yerine getirmek,

(26) farzlarını ve sünnetlerini birbirinden ayırdedecek şekilde namazın keyfiyeti­ni bilmek,

(27) kılınan farz namazın nafile sayılmaması için bunun farz olduğuna (inanıp) itikad etmek.



Namazın Rükünleri


Bu sayılanlar içinde rükün olanlar, kıyam (ayakta durmak), okumak, rükû ve secdeler olmak üzere dörttür. Bir kısmı* (namazların) sonunda teşehhüd miktarı[14] (et-tahıyyatuyü okuyacak kadar) oturmanın da (namazın) rükünlerinden olduğunu söylemişlerdir.



Namazın Şartları


Yukarıda sayılanların haricindekiler ise (namazlann) şartları olup bunlardan bir kısmı namaza başlamanın sahih ve doğru olması içinki bunlar namazın dışında[15] olanlardır- şart, diğerleri ise namazın sıhhat ve doğruluğunun[16] devamı için şarttır.







--------------------------------------------------------------------------------

[1] Şart, lügatta alâmet; rükün ise kuvvetli, sağlam bir yer manasınadır. Nite­kim Allah Teâlâ:

"Keşke size yetecek bir kuvvetim olsa veya sağlam bir yere (rükne) sığınabilseydim! dedi." (Hûd, 80) buyurmaktadır.

Istılahta ise rükün, bir şeyin diğer bir şeyle ilgili bulunmasıdır ki, ya bunlardan birisi diğerinin bir cüz´ü olur, ve o şey cümlesinden bulunur; rükün diye adlandırılan namaz içindeki rükû ve secdeler gibi. Yahut da o şeyin bir cüz´ü olmaz, bu takdirde ya görünüş itibariyle o şeye tesir eder, alıcıya aldığı şeyi, satıcıya da aldığı parayı kullanmayı meşru kılan satış ak­di gibi ki buna illet denilir; yahut da görünüş itibariyle o şeye tesir etmez. Bu takdirde, direkt müessir olmasa dahi, ya o şeyin bütününün meydana gelmesine sebep olur, namazın farz olmasına sebep olan ve sebep diye adlandırılan vakit gibi. Yahut da bir şeyin olması başka bir şeyin var olmasına bağlı olur; Öyle ki beriki, ancak öteki elde edildikten sonra elde edilebilir. Namazla temizlik arasındaki münasebet gibi. Buna da şart ve alâmet denilir.

Bu izahlardan sonra artık rüknün, illetin, sebep, şart ve alâmetin şer´an ne manaya geldikleri anlaşılabilir.

[2] Arapçada abdestsizliğe, cünüp; hayızlı ve lohusa olmaya ise hades denir. Hades: Meydana gelen (yeni) bir şey, (bir durum) manasına gelmekle bera­ber şer´î manası; uzuvlarda bulunan, namaz ve benzeri şeylerin eda edilme­sine engel teşkil eden şey demektir. Küçük ve büyük olmak üzere iki türlü hades vardır. Küçük hades, abdesti gerektirecek; büyük hades de guslü ge­rektirecek şeylerin gerçekleşmesiyle meydana gelir. .

[3] Bazıları avret mahallinin bizzat kendisi tarafından dahi görülmeyecek şekilde kapatılması gerektiğini ve avret yerinin, elbisenin yakasından görülecek şekilde olması namazın sıhhatine mânidir dedilerse de doğrusu müellifin dediğidir.

[4] Bununla kasdedilen şudur: Namaz vaktinin girdiğine inanmaksızın kılınan namaz, gerçekte namaz vakti girmiş dahi olsa makbul değildir.

[5] Arapça bir kelime olan "tahrîme", masdar olup birşeyi haram kılmak manasınadır. Şer´î ıstılahta ise bu kelime, namaz kılanın "Allahü ekber" de-mesidir. Bu kelimeyi söyleyerek namaza giren kimseye, namaz haricinde helâl olan yeme, içme, konuşma vb. şeyler haram olduğu için bu tekbire "tahrîme" denilmiştir.

[6] Farzın belirtilmesi şu demektir: öğle yahut ikindinin farzı gibi bir farz na­maz kılınmak istendiği zaman, kılınmak istenen bu namaza, meselâ "öğle namazını kılmaya" diye niyet edilmelidir. İster edâ olarak kılınsın, isterse kaza olarak kılınsın (hangi namaz olduğu belirtilmelidir). Hangi namaz olduğu belirtilmeden "farz namazını kılmaya" tarzında niyet etmek yeterli değildir. Hatta namazın evvelinde, hangi farz olduğu belirtilerek niyet edilse, sonra bu unutularak nafile kıldığı zannıyla namaz tamamlansa, kılınan bu namaz farz yerine geçer ve farz borcu düşer.

[7] Vitir namazı, iki rek´at tavaf namazı, bayram namazları, nezredilmiş na­mazlar, başlanılmış ve bozulmuş nafile namazlar gibi.

[8] Ayakta durmanın ölçüsü şudur: Aşağı salman eller, dizlere varmayacak bir] şekilde bulunmalıdır.



[9] Burada bir takım şeylerin bilinmesi gerekir: Önce genel manada okumak,| ikincisi hususiyle Fatiha okumayı belirlemek... Namaz kılan bir kimse yaj farz kılar, ya nafile, yahut da vitir kılar. Farz namazların ilk iki rekatında,! nafile namazlarla vitir namazının bütün rekatlarında mutlak manada oku-j mak farzdır. Peki, "Müdhâmmetân" gibi tek bir kelimeden ibaret olan yahut "Nün" ya da "Kâf´ gibi tek bir harften ibaret bulunan kısa Kuran âyetlerini (namazlarda) okumak yeterli olur mu i

Mezhep âlimleri bu hususta ihtilaf etmişlerdir. Bir kısmı, bu nevi âyetleri okumanın yeterli olmayacağını, en doğrusunun da bu olduğunu! söylemişlerdir. Öte yandan Kudûrî ise, bu âyetlerin okunmasını yeterli görmüştür ki bu, İmam A´zam´m görüşüne uygundur. Ebû Yûsuf ile Mu-hammed ise, (namazlarda) bir uzun âyet yahut da üç kısa âyet okumanın şart olduğunu söylemişlerdir. Mezhebimiz âlimlerinin büyük bir kısmı ih­tiyaten bu görüşü benimsemişlerdir ki, ibadet konusunda ihtiyat yolunu seçmek daha evlâdır.

Öte yandan yukarıda zikredilen bütün namazlarda okumak üzere1 (Kur´an âyetleri içinden) bizzat Fâtiha´yı tesbit ve tayin etmek ise vacip yaj hut amel yönünden farzdır,

Nafile namazların her rek´atında okumak, nafile namazlardaki ikişer rek´atlar birbirinden ayrı namaz kabul edildikleri için farzdır. Vitir naf mazının her rek´atında okumanın farz oluşunun sebebine gelince, vitriii sünnet olduğu görüşü esas alınınca sebep meydanda; vacip olduğunu tercih edenlere göre ise, her bir rek´atında ihtiyaten okumalıdır.

[10] Çünkü Allah Teâlâ: "Kur´an okunduğu zaman susun ve onu dinleyin ki, size merhamet edilsin." (A´râf, 204) buyurmaktadır. Peygamberimiz (Sattallahu aleyhi vesellemj de: "Kim imama uyarsa; imamın okuması, kendisine uyanların okuması yerine geçer" buyurmaktadır.

[11] Alın secdeye konulduğunda sertlik hissedilmelidir. Binâenaleyh, pamuk gibi üzerine baskı uygulandığında çöken ve esneyen şeylerin üzerine secde edil­mez.

[12] Müellif, yarım zirâ´dan daha yüksek bir yere secde edildiğinde namazın caiz olabilmesi için üç şart ileri sürmüştür ki; bunların birincisi, böyle bir yere sıkışıklık sebebiyle secde edilmesi, ikincisi secde edilen yerin namaz kılanın sırtı olması, üçüncüsü de sırtına secde edilen kimsenin secde edenin kıldığı, farzın aynısını kılmış olmasıdır. Bazı âlimler, bunlara iki şart daha ilâve etmişlerdir: Birincisi, başkasının sırtına secde eden kimsenin, dizlerinin yerde bulunması, ikincisi de kendi sırtına secde edilen kimsenin yere secde ediyor olmasıdır.

[13] Bu oturuşta, ister et-tahıyyâtü okunsun ister okunmasın farketmez.

[14] İftitah tekbirinin de rükün olduğu söylenmekte ise de bunun şart olduği doğru bulunmakta ve (namazların) sonunda teşehhüd miktarı son oturuşu a da aynı şekilde şart olduğu tercih edilmektedir.

[15] Namazın dışındaki şartlar, hadesten (abdestsizlikten, boy abdesti almayı gerektirici şeylerden) ve necasetten (pisliklerden) temizlenmek, avret yerlişrini kapatmak, kıbleye dönmek, vakit, niyet ve iftitah tekbiri olmak üzere altıdır.

[16] Meselâ okuma işini ayakta iken yapmak; rükûyu, içerisinde okumanın gerçekleştirildiği kıyamdan (ayakta duruştan) sonra yapmak, secde;ri rükûdan sonra yapmak ve (namaz kılarken) uyanık bulunmak gibi.


Nuru´l-İzah / Namazın Şartlarına Ait Diğer Meseleler
NAMAZIN ŞARTLARINA DAİR DİĞER BİLGİLER..
Temizlik Şartıyla ilgili Hususlar
Avret Mahallinin Örtülmesi İle İlgili Hususlar
Kıbleye Dönme Şartı İle ilgili Hususlar
Namazın Vacipleri
Namazın Sünnetleri
Namazın Âdabı
Namaz Nasıl Kılınır .
Geçmiş Konularla İlgili Sorular


NAMAZIN ŞARTLARINA DAİR DİĞER BİLGİLER


Temizlik Şartıyla ilgili Hususlar


Üst yüzü temiz, alt yüzü pis olan keçe (ve benzeri şeyler)üzerinde[1] namaz kılınır. (Etrafından ve ortasından) dikişli değilse ı pis olan elbisenin temiz yüzüne ve (elbise, yaygı, hasır ve îri şeylerin) temiz taraflarına, hareket ettirildiğinde pis olan i hareket eder durumda da olsa, secde edilebilir ki bu görüş ıdur.

Sarığın herhangi bir tarafi[2] pislendiğinde, temiz olan kısmı ı bırakılıp pis tarafı (namaz kılanın) eğilip doğrulması sonucu Idamayacak bir halde (yere) bırakılırsa, (bu şekilde) kılınan az caiz olur, (pis taran) hareket ederse caiz olmaz.

Pisliği giderecek birşey bulamayan kimse, (öylece) pislikle be-r namazını kılar, sonra (bu namazın) iadesi (de) gerekmez.[3]



Avret Mahallinin Örtülmesi İle İlgili Hususlar


İpek, ot yahut çamur (gibi şeylerle) de olsa örtünecek birşey ımayanların dahi (kıldıkları namazın) iadesi gerekmez, anılmasında bir sakınca bulunmayan[4] ve dörtte biri temiz . bir Örtü varken çıplak olarak namaz kılınmaz. Dörtte birinazı temiz olan (bir örtüy)le namaz (kılıp kılmamak) ihtidir. (Ne var ki) tamamen pis bir elbise içerisinde namaz ıak, çıplak olarak kılmaktan daha iyidir. Avret yerinin bir mm (dahi olsa) örtecek birşey bulunduğunda (bunun mutlaka) k:ullanılması gerekir. (Bununla) ön ve arka (taraf) örtülür, değilse kişinden biri kapatılır. Bazıları arka, bir kısmı da ön (taraf) :apatılır dediler. Çıplak kimsenin oturup ayaklarını kıble yönüne Loğru uzatarak îmâ ile kılması menduptur (iyidir). (Ama) eğer lyakta îmâ ile yahut rükû ve secdeyle kılarsa da olur.

Erkeğin avret yeri, göbekle diz kapağının altı arasındaki »ölgedir. (Hür olmayan) câriye (kadm)larm (göbekle diz kapaklan ırasmdaki bölgelerinden başka) ayrıca karın ve sırt bölgeleri ile, lür kadınların yüzleri, elleri ve ayakları hariç, bütün vücutları avret mahallidir.

Avret mahallinin dörtte birinin açılması namazın sıhhatine nânidir. Avret mahallinden olan azaların değişik yerleri açılır da ju açılan yerlerin toplamı avret mahallindeki en küçük âzânm lörtte birine ulaşırsa namaza mâni olur, aksi halde olmaz.



Kıbleye Dönme Şartı İle ilgili Hususlar


Hastalık yüzünden, (binek) hayvanından inemediğinden veya düşman korkusundan kıbleye yönelemeyenlerin kıblesi, döne­bildiği ve emin bulduğu yöndür. Kıble tarafını bilemeyen kimse, eğer bunu bildirecek ne bir kimse ve ne de (cami ve) mihrap (gibi bir şey) yoksa (kıbleyi olabildiğince) araştırır (sonra namazını kılar), hatalı (yöne doğru kılmış) olduğu (sonradan) anlaşılsa bile namazını) iade etmez. Eğer hatasını namazdayken anlarsa, üzünü (kıble tarafına) döndürür ve (namaza) devam eder. (Kıb-3yi) araştırmaksmn (namaza) başlar da (namazdan) ayrıldıktan onra doğru yöne kıldığım anlarsa namazı sahih olur. Şayet doğru öne döndüğünü namaz içinde anlarsa, tıpkı doğru yön hiç bilin-oeksizin kılındığında bozulduğu gibi namazı bozulur. Bir takım nsan (kıbleyi) araştırsalar ve imamlarının durumunu (ne yöne löndüğünü) de bilme(den namazlarını kıl)salar (kıldıkları bu na-naz) yeterli olur.[5]



Namazın Vacipleri[6]


Namazın vacipleri on sekiz olup şunlardır:

(1) Fatiha okumak,

(2) ilâve olarak ve tayin etmeksizin farz aamazlann herhangi iki rek´atı ile vitir ve nafile namazların her rek´atında bir sûre veya üç âyet okumak,

(3) (vacip olan) okumayı

ırzlarda) ilk iki rek´ata tahsis etmek,

(4) Fâtiha´yı sûreden önce :umak;

(5) secdede alınla birlikte burnu da (yere) koymak,

(6) itün rek´atlarm ikinci secdelerini öbür rek´ata geçmeden önce ıpmak,

(7) rükünlerdin edasın)da (uzuvların sükûnete kavuşması), itminan [7]elde edilmesi,

(8) birinci (tahiyyata) oturuş ve

(9; ı oturuşta teşehhüd (et-tâhiyyâtü´yü) okumak ki doğrusu da buî ir,

(10) (aynı şekilde) et-tamyyâtuyü son oturuşta (da) okumak!

11) teşehhüdden (hemen) sonra gecikmeksizin üçüncü rek´ata ılkmak,

(12) (selâm esnasında) "es-Selâm" kelimesini söyleme leykünV´ü (söylemek vacip) değil;

(13) vitir (namazm)da (okunan| anut (duaları),[8]

(14) her iki bayram namazlarında alman tek-rler,

(15) bütün namazlarda iftitah (başlangıç) için (başka bir izi değil de) tekbiri (=Allahü ekber lafzını) seçmek [ancak bay­ım namazlarında değil],

(16) her iki bayram namazlarının ikinci îk´atlarmda rükû için tekbir almak;

(17) imamın sabah amazmda, kaza kılarken de olsa akşam ve yatsı namazlarının ilk d rek´atlarında, cuma, bayram namazları, teravih ve ramazan ıylarm)da (kılman) vitir namazlarında açıktan okuması,

(18) lynı şekilde imamın) öğle ve ikindi namazlarında, akşam ve yatsı amazlarmda ilk iki rek´attan sonra gizli okuması; gündüz kılman afile namazlarda gizli okumak, (akşam, yatsı ve sabah namazlarının) farzlarını tek basma kılanlar tıpkı gece nafile kılanlar gibi izli veya açıktan okumakta serbesttirler. Yatsının (ya dakşamm) ilk iki rek´atlarında okunamayan sûreler Fatiha ile birlikte son iki rek´atlarda açıktan okunur, ama okunamayan Fatiha 3n iki rek´atlarda tekrar edilmez.



Namazın Sünnetleri[9]


Namazın sünnetleri elli birdir:

(1) İftitah tekbiri [10]için erkekler ve cariyelerin, ellerini kulak azasına kadar, hür kadınların ise omuz hizasına kadar kaldıalan,

(2) (tekbir sırasında) parmakları açık (kendi haline) urakmak,[11]

(3) imama uyanların iftitah tekbirlerini imamla

birlikte[12] almaları;

(4) erkeğin, sağ eli sol elinin üzerinde olarak göbeğinin altına koyması [ellerin durumu şöyle olur: Sağ elin iç kısmı sol elin dış tarafına konulur, bilek üzerinde baş ve küçük parmaklar halka yapılır];

(5) kadınların halka yapmaksızın elleri­ni göğüsleri üzerine koymaları,

(6) sübhaneke okumak;

(7) oku­mak için "Eûzü billahi mine´ş-şeytanirracîm" demek,

(8) her rek´atın evvelinde "besmele" çekmek,

(9) âmin[13] demek,

(10) "Allahümme rabbena ve leke´1-hamd" demek,[14]

-(ll) bunları [15]gizli söylemek,

(12) iftitah tekbiri sırasında başı eğmeden dengeli bir vaziyet almak;

(13) imamın, tekbir ve "Semiallahü limen hamideh" (cümlesin)i açıktan söylemesi,

(14) ayakta dururken ayakların arasının dört parmak kadar açılması;

(15) mukîm bulunuluyorsa eğer, sabah namazında Fatiha´dan sonra "Uzun Mufassallardan,[16] ikindi ve yatsı namazlarında "Orta Mufassal"lardan, akşamda ise bunların kısalarından bir sûre okumak, [yolcu olanlar dilediği

herhangi bir sûreyi okuyabilirler],

(16) sadece sabah namazlarının birinci (rek´atların)da sûreyi uzun tutmak,

(17) rükûnun tekbiri;

(18) (rükûda) üç kere tesbîh (Sübhane Rabbiye´1-azîm) söylemek,

(19) parmaklarını açarak

(20) dizlerini elleriyle kavramak [ha­nımlar parmaklarını açmazlar),

(21) (rükûda) bacakları dik ve sırtı düz tutmak,

(22) (rükû sırasında) başı ve arkayı aynı hizada bu­lundurmak,

(23) rükûdan kalkmak,

(24) sonra kalkıp (uzuvların yerli yerine oturmasını temin edip) mutmain olmak,

(25) secde için (önce) dizleri, sonra elleri, sonra da yüzü (alnı yere) koymak,

(26) kalkarken bunların aksini yapmak,

(27) secdeye giderken ve

(28) secdeden kalkarken tekbir getirmek,

(29) secdeyi iki ellerin arasına yapmak ve

(30) secdede üç kere "Sübhane Rabbiye´1-A´lâ" demek;

(31) erkeklerin (secde esnasında) uyluklarını karınla­rından ayrık tutmaları,

(32) dirseklerini böğürlerinden ayırmaları ve

(33) kollarını yerden kaldırmaları;

(34) Kadınların ise (dirsekle­rini) yere indirmeleri ve uyluklarını karınlarına yapıştırmaları;

(35) iki secde arasında doğrulup

(36) oturmak ve

(37) teşehhüdde oturur gibi elleri uylukların üstüne koymak,

(38) (oturuşlarda) sol ayağın yatırılıp sağ ayağın dikilmesi,

(39) kadınların, kalçalarının üstüne oturmaları[17]

(40) (et-tahıyyatü´de) şahadet kelimesini söylerken, "lâ ilahe" kelimesinde sağ elin işaret parmağıyla işaret edilmesi (yani kaldırılması) ve "illallah"da ise indirilmesi,

(41) (farzların) ilk iki rek´atmdan sonra Fatiha okumak,

(42) son oturuşta Hz. Peygamber´e salevât okumak2 ve

(43) insan sözüne

değil de Kur´an´dakilere, Rasûlullah (Sallallahu aleyhi vesel ZemJ´inkine benzer dualar okumak;1

(44) selâm verirken (önce) sağa, sonra sola dönmek;

(45) imamın (selâm verirken) insanları Hafaza meleklerini ve salih cinleri kasdederek, selâm vermesi ki en doğrusu da budur;

(46) imama uyanların da, eğer imam (döndükleri) cihette bulunuyorsa, selâm verirlerken imamı, (aynca) cemaatı, Hafaza meleklerini ve cinlerin salihlerini kas­dederek selâm vermeleri,

(47) tek başına kılanların, selâm ve­rirken sadece melekleri niyetlerinden geçirmeleri,

(48) ikinci selâmı, birinciden daha alçak bir sesle vermeleri,

(49) (cemaatla kılanların) selâmlarını imamla birlikte vermeleri,

(50) selâm vermeye sağdan başlamak,

(51) (namaza) sonradan yetişenlerin, imamın (namazdan) ayrılışlarını beklemeleri.



Namazın Âdabı


(1) Tekbir alırken erkeklerin, ellerini (elbiselerinin) kol­larından dışarı çıkarmaları;

(2) namaz kılanların ayaktayken sec­de mahalline, rükûda ayaklarının üstüne, secdede burnun yan ta­raflarına, otururken kucaklarına, selâm verirken omuzlarına yücelt. Ve Efendimiz Ibrâhîm ´e ve onun ailesine hayır ve bereket verdiğin gi­bi Efendimiz Muhammed´e ve onun ailesine de her iki dünyada hayır ve be­reket ver. Övgüye lâyık sensin (ve) yücelerden de yücesin Allah´ım..."

Namaz kılanların teşehhüdden sonra okumaları sünnet olan dualardan biri-, si de Rasûl (Aleyhisselâm Hz. Ebû Bekir (Radıyallahu anh)%e öğrettiği şu duadır:

"Allahümme innî zalemtü nefsi zülmen kesîran ve innehû lâ illâ ente. Fağfir lî mağfiraten min indike verhamnî, inneke ente´l-Rahîm."

Manası: "Allah´ım, ben nefsime çok çok zulmettim. Günahları, baş­kaları değil, yalnızca sen affedersin. Beni dergâh- ilâhinde affeyle ve bana merhamet eyle; sen çok affedici ve pek merhametlisin."

bakmaları;

(3) öksürüğe mümkün mertebe mâni olmak,

(4) es­nerken ağzı kapatmak, [18]

(5) "Hayye ale´l-felâh" denildiğinde ayağa kalkmak,

(6) "Kad kâmeti´s-salâtü" denildiği zaman imamın na­maza başlaması... (Bütün bunlar) namazın âdâbmdandır.



Namaz Nasıl Kılınır
1

Erkekler namaz kılmak istediklerinde ellerini (elbiselerinin) kollarından (dışarı) çıkarırlar ve kulaklarının hizasına kaldırırlar. Sonra niyet ederek "Allah" lafizınm (elif harfini) uzatmaksızm[19] tekbir alırlar. "Sübhânallah´gibi sırf Allah´ın zikriyle ilgili her türlü cümleyle ve Arapçasını söylemekten âciz olanların Farsça (veya bir başka dil) ile (namaza) başlamaları uy­gundur. (Arapçasıyla başlamak) mümkün iken Farsça (veya diğer diller) ile başlamak ve bu dil(ler) ile (namazda) okumak uygun değildir. En doğrusu da budur. Sonra iftitah tekbirinin hemen ardından, ara vermeksizin sağ el sol elin üzerinde göbek altına koyarlar ve, "Sübhanekallâhümme ve bihamdik ve tebârekesmük ve teâlâ ceddük ve la ilahe ğayruk[20] (duasını) okurlar. Namaz kılan herkes bunu okumalıdır. Sonra okuma(ya başlama)k için giz­lice "eûzü" çekerler.[21] (İmama) sonradan uyanlar da "eûzü"yü okur­lar, imama zamanında yetişenler değil. Bayram namazlarında "eûzü", tekbirlerden sonraya bırakılır. Sonra gizlice "besmele" çekerler.[22] Besmele her rek´atta, sadece "Fâtiha"dan önce çekilir. Sonra Fatiha okurlar, imam ve cemaat (Fâtiha´nın ardından) giz­lice "âmîn" derler. Sonra bir sûre veya üç âyet okurlar ve tekbir alıp rükûya giderler. Rükûda uzuvlar sükûnet ve istikrar bulmalı, (vücudun) baş kısmı arka tarafla aynı hizada olmalı, parmak araları açık ellerle dizleri kavramalıdır, rükûda en az üç kere teş­bih (yani "Sübhane rabbiye´1-azîm")[23]okurlar. Sonra gerek imam ve gerekse tek başına kılanlar, "Semialîahü limen hamiden, Rabbena leke´1-hamd[24] diyerek başlarını (rükûdan) kaldırırlar ve uzuvların sükûnet ve istikrarını temin ederler. (İmama) uyanlar, (sadece) "Allahümrne Rabbena ve leke´1-hamd" demekle yetinirler. Sonra secdeye gitmek üzere tekbir alırlar, (önce) dizlerini, sonra ellerini yere koyarlar. Yüzlerini de iki ellerinin arasına koyarak, uzuvları yerli yerine oturmuş bir halde burun ve alımlarıyla birlikte secde ederler ve en az üç kere teşbih (yani Sübhâne rabbiye´1-a´lâ[25]

okurlar. Karınlarını uyluklarından ve sıkışıklık yoksa dirseklerini yanlarından ayırırlar.1 El ve ayak parmaklarını kıbleye yönel­tirler. [Kadınlar kollarım yanlarına indirir, uyluklarını karınları­na yapıştırırlar.] (Sonra) iki secde arasında uzuvları istikrar ve sükûnet bulacak şekilde otururlar ve ellerini uyluklarının üstüne koyarlar. Tekrar "Allahü ekber" deyip secdeye kapanırlar, (yine) uzuvların istikrar ve sükûnetini temin ederler; uyluklarım karın­larından, kollarını yanlarından ayırırlar ve (secdede) üç kere teş­bih okurlar. Sonra tekbir alıp oturmadan ve elleriyle yere dayan­madan kalkarlar.

İkinci rek´at da (tıpkı) birinci rek´at gibi kılınır. Ancak (bu rek´atta) "Sübhâneke" okunmaz, "Eûzü" çekilmez ve tekbir alınırken eller kaldırılmaz.

(Ellerin Kaldırılması Sünnet Olan Haller:)

1) Ellerin kaldırılması, (ancak) bütün namazların başlangıcında,

2) vitir namazlarında kunût için tekbir alındığında,

3) bayramlarda fazla­dan alman tekbirlerde,

4) Kâ´be´yi görünce,

5) Hacerü´l-Esved´i selâmlarken,

6) Safa ve Merve ye çıkıldığında,

7) Arafat ve Müz-delife´deki vakfelerde,

8) birinci ve ikinci taşlamalar sırasında ve

9) namazları müteakip tesbihler(den sonra yapılan dualar)da sünnettir. Erkekler ikinci rek´atm secdelerini yaptıktan sonra sol ayaklarını yatırarak üzerine otururlar ve sağ ayaklarım (ise) dike­rek parmaklarını kıbleye çevirirler. Ellerini, uyluklarının üstüne parmaklar açık olarak koyarlar [kadınlar (daha önce belirtildiği şekilde) kalçalarının üstüne otururlar] ve İbn Mes´ûd (Radıyallahu anh)´ teşehhüdünü (et-tahiyyâtü´yü) okurlar, (ettahiyyâtü´nün) şahadetlerini söylerken işaret parmaklarını "lâ ilahe" kelimesinde kaldırır ve "illallah" kelimesinde indirirler. Bi­rinci oturuşta "et-tahıyyâtü"ye birşey ilâve etmezler, et-tahıy-yâtü´nün tamamı şöyledir:

"et-Tahıyyâtü lillâhi, ue´s-saîevâtü ve´t-(:::)âtü, es-seîâmü aleyhe eyyühe´n-Nebiyyü ve rahmetü´ilahi ve berekâtühû, es-selâmü aleynâ ve ala ibâdillahi´s-sâlihin, eşhedil en lâ ilahe il-la´llahü ve eşhedil enne Muhammeden abdühû ve Rasûlühû[26]

(Farzların) ilk iki rek´atmdan sonrakilerde Fâtiha´yı okurlar. Sonra oturup et-tahiyyatü´yü ve ardından Peygamber Efendimiz´e salevât´ı okurlar. Sonra da Kur´an´dakilere ve Rasûlullah (Sallallahu aleyhi vesellemj´m dualarına benzeyen duaları okuyup önce sağa, sonra da sola "es-selâmü aleyküm ve rahmetullâh" diye, da­ha önce de belirtildiği gibi, yanındakileri kasdederek selâm ve­rirler.



Geçmiş Konularla İlgili Sorular


Lügat ve ıstılah yönünden "şart" ve "rükün" nedir Namaza başlamanın doğru olabilmesi ve namazın sıhhatinin devamı için şartlar nelerdir ve bu ikisi arasında ne gibi bir fark vardır

Namazın, üzerinde ittifak edilen rükünleri nelerdir ve rükün olup olmadığı ihtilaflı olanlar hangileridir

Üst yüzü temiz ve alt yüzü pis olan keçenin üzerinde namaz kıiınabilir mi Bir ucu pis olan sarığın temiz tarafı başta bırakılıp pis tarafı yere konulması hususunda nasıl bir hüküm verilebilir

Pisliği giderecek birşey bulunmadığı zaman yapılacak şey nedir Avret yerini örtecek birşey bulamayanlar ne yaparlar ve (avret yerini örtecek) dörtte biri temiz bir elbise bulanlar ne yaparlar (Avret yerini örtecek) elbisenin dörtte birinden azı temiz olması halinde ne gibi bir hüküm verilebilir Avret mahallini örtecek ipekten birşey bu­lunuyorsa, bunun için ne söylenebilir

Çıplak olarak kılınan namazlarda mendub olan şey nedir Namazda erkeklerin, hür olan ve olmayan kadınların avret mahallerini açıklayınız.

Namaz kılan kimsenin avret mahallinden olan uzuvlarından bir uzvunun dörtte birinin açılmasının hükmü nedir

Elbisesi yırtılmak suretiyle avret mahallinin muhtelif yerlerinden açılan bir kimse için ne denilebilir Namaz kılan kimsenin kıblesi ne zaman yüzünü çevirebildiği taraf olur

Kıblenin ne taraf olduğunu bilemeyenler ne yaparlar Yanlış istikamete doğru namaz kıldığını namaz içinde anlayanlar ne yaparlar Kıbleyi öğrenmek için ne za­man araştırma yapılır (Kıbleyi) araştırmadan namaz kılanlar için hüküm nedir

Namazın vacipleri nelerdir Vacib, lügat ve ıstılah yönünden ne demektir Vacible farz, vâcible sünnet arasındaki fark nedir

Rükün olan, vâcib ve sünnet olan kıraat... Bu üçünün arasındaki sınırları belirti­niz.

Namazın sünnetleri nelerdir Sünnetle ilgili hükümlerden bildiklerinizi söyleyi­niz.

Erkekler iftitah tekbirinde ellerini nasıl, hanımlar nasıl kaldırırlar Erkeklerle ha-nımiar ellerini nasıl bağlarlar

Kur´an´ın "mufassallarını biliyor musunuz Uzun mufassallar, orta ve kısa mu­fassallar nelerdir

Hades, lügat ve şer´î yönden ne demektir, kaç kısma ayrılır, küçük ve büyük hades nedir

Namaz kılanlar avret yerlerini kendilerinden de saklamalt mıdırlar Eğer bu ko­nuda görüş ayrılığı varsa açıklayınız. Mekkeli olanlarla olmayanların "kıbleye dönme" farz! karşısındaki durumları nedir Kâ´be´yi görenlerle görmeyenler arasında (kıbleye dönme açısından) bir benzerlik var mıdır

Lügat ve şer´î yönden "tahrîme" ne demektir ve (iftitah tekbirine) niçin bu ad ve­rilmiştir

Farzı belirtmek ne demektir; bu, (namaza) başlarken ve devam ederken mi, yoksa sadece başlarken mi şarttır ve bununla ilgili hususlar nelerdir Okumak, niçin farz kılınırken farzların iki rek atında ve nafilelerle vitir namazların her rek´atında farz olmuştur

Secde edilen yerde sertliğin hissedilmesi ne demek

Önünde bulunan birinin sırtına sedce etmenin doğru olabilmesinin şartı nedir







--------------------------------------------------------------------------------

[1] öyle ki bunlar ikiye bölünebilir olmalıdır. îki levhaya bölünebilen ahşap levha da bu kabil şeylerdendir.

[2] Kadınların sokağa çıkarken üzerlerine aldıkları üstlükler de böyle.

[3] Pisliği giderecek birşey bulunduğunda iadesi gerekmez. Çünkü Allah sübhânehu ve teâlâ, bizi gücümüzün dışında birşeyle mükellef kılmamıştır.

[4] Burada kasdedilen şudur: Bulunan örtü başkasına ait olduğu ve bunu, na­maz kılanın kullanmasına izin verdiği tekdirde bu örtünün kullanılmasında herhangi bir sakınca yoktur. Aksi halde onu kullanmak şer1 an caiz değildir. Sahibinin izni olmaksızın kullanılan bu Örtüyle namaz sahih olursa da alıp j kullanan günahkâr olur.

[5] Bir de, (namaz kılanlardan) hiç kimse imamın önüne geçmemiş olması şarttır. Aksi halde namazları bozulur.

[6] Vacibin lügat itibariyle birkaç manası olup bunlardan biri de "lüzum (=ge-reklilik)"dir.

Şer´î ıstılahta ise vacip, biz Hanefîlerce şöyle değerlendirilir: "Gerekliliği, şüpheli delile dayanan şeydir. Şüphe, iki veya daha fazla ma­naya delâlet etmesi itibariyle delilde olabilir. Yahut delil, tek bir manadan başka manaya gelme ihtimali bulunmaksızın "haber-i âhâd" ile sabit olur.

Kur1 an ve mütevâtir hadis gibi kat´î delil ile sabit olan ve başka manaya delâlet etmeyen şeye farz denir. Kendisinde hem sübût, hem de delâlet yönünden şüphe bulunan bir delil ile sabit olan şey, emir ve benzeri birşey olursa sünnet, nehiy ve benzeri birşey olursa tenzîhen mekruh diye adlandırılır.

[7] İtminan (tâdil-i erkân ve) rükünlerin yerli yerince yapılması demektir. Bu da rükû ve secdelerde aza ve mafsallar istikrar ve sükûnet bulacak şekilde yerli yerine oturmasıyla olur. Bunun temini ise çoğu kez "sübhane rabbiye´l-azîm" yahut "sübhâne rabbiye´1-a´lâ" cümlesini en az bir kere söyleyecek ka­dar geçen bir sürede mümkün olabilir, itminan (uzuvların, her bir rüknün edası sırasında denge ve istikrarda olması); Ebu Hanîfe´ye göre vâcib, Ebû Yûsuf a göre ise farzdır. îmam Muhammed´in bü husustaki görüşünde ihti­laf vardır: Bir kısmı itminanın, tıpkı Ebu Hanîfe´nin dediği gibi, Mu-hammed´e göre de vacip olduğunu, diğer bir kısmı ise ona göre sünnet olduğunu söylüyor.

[8] Kunût, lügat itibariyle dua demek olup diğer namazlarda değil de vitir namazında dua okumak vacip olduğu için "kunut" vitir namazında okunur olmuştur. Şer´î ıstılahta ise biz Hanefîierce kunut, vitir namazının üçüncü rek´atında okuma işini bitirdikten sonra ayakta dua okumaktır. Herhangi bir duayı okumak mümkünse de "Allâhümme innâ nesteîynüke" ve "Allâhümme iyyâke na´büdü" ile başlayan duaları okumak sünnettir.

[9] Sünnetle ilgili hükümlerden birisi, kasden dahi olsa terkedildiğinde namaz bozulmaz ve sehiv secdesi gerekmez. Ancak hafife almamak ve alay etme­mekle beraber kasden terketmek kötü bir davranıştır. Bahsedilen bu kötülük kerahetten daha hafif ve küçüktür. Sünnetin hükümlerinden bir diğeri ise yapılmasının sevap olması, terkedilmesinin, az da olsa günaha gi­rilmekle beraber, kınanır olmasıdır. Kınamak cezalandırmaktan daha eh­vendir.

[10] Tesbit olunduğuna göre Rasûlullah (Aleyhissalâtü vesselam), "Namaz başlarken tekbir getirir, sonra da ellerini, baş parmakları kulakları hizasına (gelinceye) kadar kaldırırdı." Şafiî´nin rivayetine göre îbn Ömer demiştir ki:

"Peygamber (Aleyhissalâtü vesselâm)´in namaza başlarken ellerini omuzları hizasına kadar kaldırdığını gördüm." Bu rivayet biz Hanefîlerce, Özürlü oima haliyle yorumlanmıştır. Bize göre, namaz kılan bir kimse elleri­ni sünnet olduğu biçimde kaldıramazsa yahut bu şekilde sadece birini kaldırır diğerini kaldıramazsa, (ellerini) mümkün olduğu mikdarda kaldırır ve namazını Öylece kılar.

[11] Parmak araları ne fazlaca açılır ve ne de fazlaca bitiştirilir, normal bir açıklıkta bırakılır. Peygamber (Aleyhissalâtü vesselâm)´in, tekbir alırken el­lerini bu şekilde yaptığı rivayet edilmiştir. Bir de, tekbir alırken el içi ve parmakların kıble tarafına doğru çevrilmesi sünnettir.

[12] Bu, İmam A´zam´ın görüşüdür ki imama uyanların, imam "Allahü" lafzını yahut "ekber" lafzını henüz söyleyip bitirmeden tekbir almaları şarttır. Ebû Yûsuf ve Muhammed ise, imamın ardında kılanların, imamın tekbirinden sonra tekbir almalarının sünnet olduğu görüşündedirler.



[13] "Ve le´ddâllîn" den sonra imam, cemaat ve tek başına kılanlar, hatta Fati-ha´yı namaz dışında okuyanlar "âmîn" derler ki, manası: "Duamızı kabul et" demektir.

[14] Mezhebimizin âlimleri, bunun imama uyanlar ve tek başına kilanlarca söylenileceği hakkında söz birliği etmişlerdir, imam´a gelince bunun, sadece "Semiallahü limen hamideh" demesinin sünnet olduğunu İmam A´zam söylemiştir. Sahibeyn ise imamın, "Semiallahü limen hamideh, Rabbena ve leke´1-hamd" demesinin sünnet olduğunu söylemişlerdir. Bunun gibi bir ifade İmam A´zam´dan dahi naklolunmuştur.

[15] Yani Sübhaneke´yi, eûzüyü, besmeleyi, "âmin" kelimesini, "Rabbena ve leke´1-hamd" cümlesini gizli söylemek.

[16] Kur´ân´m son yedi sûresine "Mufassal" denilir ki, bunların ilki Hucurât sûresi [ilkinin Fetih sûresi olduğunu, hatta bir kısmına göre bunun Kâf sûresi olduğunu söyleyenler de olmuştur], sonuncusu ise Nâs süresidir. Uzun Mufassallar ise, Mufassalların evvelinden el-Bürûc´a kadar olan sûrelerdir. Orta Mufassallar, el-Bûrûc´dan el-Beyyine´ye kadarki sûreler, Kısa Mufassallar da el-Beyyine´den itibaren Kur´an´ın sonuna kadar olan sûrelerdir.

[17] Bu oturuş biçimine Arapça´da "teverrük" denir; kalça, kıç manasına geren "verik"ten gelen bir kelimedir. Kadınlar kalçalarının üstüne otururlar, ayaklarım da sağ kalçalarının altından çıkarırlar. Bu şekil, kapanmaya da­ha uygun olduğu için kadınlar hakkında sünnettir.



[18] Dişleri dudakların arasına alarak dahi olsa esnemenin önüne geçilmelidir. Böyle veya herhangi bir şekilde esnemenin önüne geçilemezse ağzı el ile ya­hut elbisenin koluyla kapatmalıdır. Dişler kullanılarak esnemeye mâni ol­mak mümkün iken el veya elbisenin koluyla ağzı kapatmak mekruh olur... Peygamber (Aleyhisselâm) bir hadis-i şerifinde:

"Namazda esnemek şeytandandır, sizden biriniz esnerseniz eğer, mümkün olduğunca (ağzını) kapatsın" buyurmuştur.

[19] Yani, "Allah" lafza-i celâlinin başındaki hemzeyi (yani Elif harfini) uzatmak doğru değildir. Uzatınca, "Allah en büyüktür" cümlesi, "Allah en büyük müdür " şeklinde soru cümlesine dönüşüyor çünkü. Şüphe ifâde eden bu cümleyi kasden söylemek, Allah korusun, küfürdür.

Aynı şekilde "Ekber" lafzının ne " Elif´ harfini ve ne de

" Be" harfini uzatmamahdır. Bu üç harften biri uzatıldığı takdirde na­maza başlanılmış olmaz ve böyle bir okuyuş namazı bozar. Ancak "Al­lah" lafza-i celâlinin Lam harfini uzatmak doğrudur, fakat fazla uzatmamahdır. "Allahu" lafza-i celâlinin "hu" harfini uzatarak söylemek namazı bozmazsa dâ arapçada hatalıdır.

[20] Mânâsı: «Allah´ım, seni teşbih (ve şanına lâyık olmayan sıfatlardan tenzih) eder ve sana hamdederim. Senin ism-i celîtin mübarektir. Sen Azamet ve Celâl sahibisin; senden başka tanrı yoktur.»

[21] Yani "Eûzü billahi mineşşeytanirracîm" derler ki, mânâsı şudur: «Rahmet-i ilâhîden kovulan şeytanın şerrinden

Allah´a sığınırım.»

[22] Yani "Bismillâhirrahmanirrahîm" der ki, bunun da manası: «Rahman ve Rahîm olan Allah´ın adıyla» demektû.

[23] "Sübhâne Rabbiye´l-AzînV´in manası: «Azamet sahibi olan Rabbimi teşbih (ve tenzih) ederim» demektir.

[24] Mânâsı: «Allah Teâlâ, hamdedenlerdn hamdini) duyar. Rabbimiz, hamdol-sun sana» demektir.

[25] Mânâsı: yüce Rabbimi teşbih (ve tenzih) ederim» demektir.



[26] Mânâsı: "Sözlü ibadetlerdn her türlüsü), bedenî ibâdetler ve malî (mal ile yapılan) ibâdetler (in hepsi) Allah´adır. Ey Peygamber, selâm olsun sana, Allah´ın rahmet ve bereketi seninle olsun. Selâm bize olduğu gibi Allah´ın sâlih kullarına da olsun. Şahadet ederim ki, Allah´tan başka tanrı yoktur. Yine şahadet ederim ki, Muhammed O´nun kulu ve rasûlüdür."


Nuru´l-İzah / Namazı Bozan Şeyler
NAMAZI BOZAN (İFSÂD1 EDEN) ŞEYLER.
Namazı Bozmayan Şeyler
Namazın Mekrukları
Namaz İçin Sütre (Siper) Edinmek ve Namaz Kılanın Önünden Geçenlere Engel Olmak
Namaz Kılanlara Mekruh Olmayan Şeyler
Namazı Yarıda Kesmeyi Gerektirenve Benzeri Şeylerle ilgili Hususlar
Namaz Kılmayanlarla İlgili Hüküm..
Geçmiş Konularla İlgili Sorular


NAMAZI BOZAN (İFSÂD1 EDEN) ŞEYLER


Namazı bozan şeyler altmış sekiz olup şunlardır:

(1) Yanlışlıkla veya

(2) unutarak da olsa (herhangi bir) sözj söylemek,

(3) bizim sözlerimize benzeyen duada bulunmak,

(4) unutarak da olsa selâm vermek ve

(5) (verilen selâma) sözle veya

(6) musafahayla karşılık vermek,

(7) (namazla ilgili olmaksızın) fazlaca hareketler yapmak,

(8) göğsü kıbleden çevirmek,

(9) az da olsa ağıza dışarıdan birşey (alıp) yemek,

(10) dişlerin arasında bu­lunan nohut büyüklüğündeki birşeyi yemek,

(11) (aynı şekilde dışarıdan) birşey içmek,

(12) özürsüz olarak öksürmek,

(13) "uf demek,

(14) inlemek ve

(15) "âh" demek,

(16) cennet veya cehenne­min anılmasından değil de bir acı veya

(17) musibetten dolayı yüksek sesle ağlamak,

(18) aksırana "yerhamukellah" diye karşılık îfsâd ve fesâd aynı kökten gelmekte olup lügat itibariyle fesad, (uygunluk ve düzgünlük manasına gelen) salâhın zıddıdır. Hanefî fikıh ulemasına göre ise ibadetler konusunda butlan (geçersizlik) ile aynı manaya gelir. Bu namaz, bu hac, bu oruç batıldır, denildiği gibi fâsiddir de denir. Ama muamelât konularında durum daha farklı olup bâtıl ile fâsîd burada ayrı ayrı değerlendirilir. Bir misâl vermek gerekirse:

Mülkiyeti size âit, murdar olmayan aynî birşey sattınız diyelim, müşteriye de herhangi bir şart ileri sürmediniz... Böyle bir satış doğrudur.

(Öte yandan) meselâ, size âit bir evi sattınız ve müşteriye de (bu evi) kendinize kiralamasını şart koştunuz... Aslında böyle bir satış meşrudur, ama koşulan şart meşru değildir, dolayısıyla bu satış fâsiddir.

Farzedeîim ki, ölü bir hayvan sattınız... Bu satış, temelinden gayri meşru ve bâtıldır-

Bu (Örnekler)den de anlaşılmıştır ki, muamelât konusunda fâsid: Esas itibariyle meşru iken, vasıf (biçim) itibariyle bozuk olan şeye denir. Bâtıl ise; muamelâtta hem asıl, hem de vasıf itibariyle meşru ve uygun olmayan şeydir. vermek,

(19) (Allah Teâlâ´nın) benzeri (olup olmadığı) hakkında bilgi almak isteyen kimseye "Lâ ilahe illallah=Allah´tan başka tanrı yoktur" diye cevap vermek,

(20) kötü bir habere karşılık: "İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn" demek,

(21) sevindirici bir ha bere: "el-Hamdülillah" demek,

(22) beğendiği (ve tuhaf bulduğu bir şeye: "Lâ ilahe illallah" veya "Sübhanallah" demek,

(23) (kita ve benzeri bir şey isteyene) "Yâ Yahya huzi´l-kitâbe Yahyâ kitab al" gibi cevap mâhiyetinde söylenen her şey;

(24) teyemmümlünüı suyu görmesi,

(25) mest üzerine mesheden kimsenin mesl müddetinin sona ermesi,

(26) mestin (ayaktan) çıkarılması,

(27 (okuma yazma bilmeyen) ümmînin bir âyet öğrenmesi,

(28) çıplal olanın örtünecek bir şey bulması,

(29) imâ ile namaz kılanın rük ve secde etmeye gücü yeter hâle gelmesi,

(30) tertib sahibinin geçirdiği bir namazı hatırlaması,

(31) (imamın) kendi yerine imamlığı uygun olmayan birini geçirmesi,[1]

(32) sabah (namazım kılarken) güneşin doğması,

(33) bayram namazlarını kılarken güneşin zeval (çizgisin)e gelmesi[2]

(34) cuma namazım kılarken ikindi vaktinin girmesi,

(35) iyileşen yaranın sargısının düşmesi,

(36) özürlünün özrünün sona ermesi,

(37) kendi isteğiyle veya

(38) başka bir sebeple (namaz kılanın) abdestinin bozulması,[3]

(39) bayılma,

(40) delirme

(41) bakma sebebiyle veya ihtilâm olmak suretiyle cünüp olmak;[4]

(42) imamın kadınlar için de niyet ettiği (rükûlu ve secdeli) mutlak1 bir namazda perdesiz olarak aynı ma­halde, arzu uyandıran bir kadınla, (aynı imamın ardında) müşterek iftitah tekbiri alarak,[5] aynı hizada bulunmak;

(43) abdesti bozulan kimsenin, avret mahallinin -kadının abdest için kollarını açması gibi bir mecburiyetten dolayı da olsa- açılması;

(44) (abdesti bozulan kimsenin) abdest almaya giderken ve ge­lirken (Kur´an) okuması,

(45) abdesti bozulduktan sonra bir rükün edâ edecek kadar uyanık olarak beklemesi,

(46) (abdesti bozulan kimsenin) yakınındaki suyu bırakıp (daha ötedeki) bir başka suya gitmesi,

(47) abdestinin bozulduğu zannıyla namaz kılan kimsenin camiden çıkması ve

(48) yine aynı sebeple cami dışında saflardan (öne) geçmesi;

(49) (namaz kılan kimsenin) camiden çıkmamış olsa dahi abdestsiz olduğunu zannederek veya

(50) mesh müddetinin bittiğini yahut

(51) üzerinde geçmiş bir namaz, yahut pislik bulunduğunu zannederek yerinden ayrılması;

(52) ihtilâftan kur­tulmak için en iyisi (namazı) yeniden kılmaktır;

(53) (kendi) imamından başkasına (unuttuğunu) hatırlatmak,[6]

(54) kılınmakta olan namazdan başka bir namaza geçmek için tekbir alınması, [bütün bu zikrolunanların, (namazların) sonunda teşehhüd miktarı oturmadan evvel meydana gelmesi halinde.namaz bozulur.]

Mutlak namaz, rükûlu, secdeli namazlar olup, bu ifadeyle cenaze namazı is tisna edilmiş oluyor ki, cenaze namazında (kadınla) aynı hizada bulunmak namazı bozmaz.

(55) Tekbirlerdeki (Allahü kelimesinin başındaki) hemzeyi uzatmak,

(56) ezberinde bulunmayan şeyi Mushaftan okumak,

(57) avret mahalli açık iken veya üzerinde (namaza) mâni olan bir pislikle (namazın rükünlerinden) bir rükün eda etmek veya

(58) eda edebilecek kadar bir zamanın geçmesi;

(59) (imama) uyan kim­senin, imamdan evvel ve ondan ayrı bir rükün eda etmesi,

(60) (ce­maatla kılınan) namaza sonradan yetişen kimsenin sehiv secde­sinde imama uyması,[7]

(61) oturduktan sonra (yapmadığını), hatırladığı aslî secdeyi yaptıktan sonra yeniden son oturuşu eda etmemek, (62) uykulu olarak yerine getirilen bir rüknün yeniden | edâ edilmemesi,

(63) namaza sonradan yetişen kimsenin uyduğu imamın, kahkahayla gülmesi ve

(64) son oturuştan sonra imamın kasden abdestini bozması;

(65) ikili olmayan (dört rek´ath) namaz­larda, seferi (yolcu) olduğunu zannederek,

(66) yahut cuma (namazı) zannıyla,

(67) yahut yatsı namazını teravih zannederek,

(68) yahut da İslâm´a yeni girmiş olduğundan kıldığı farz, namazını iki rek´atlı zannederek iki rek´atm sonunda selâm vermek.



Namazı Bozmayan Şeyler[8]


(1) Namaz kılan kimse bir yazıya bakıp anlasa,

(2) yahut fazla bir hareket yapmadan dişlerinin ar asındaki nohuttan küçük bi şeyi yese,

(3) yahut secde ettiği yerden bir kimse geçse namaz bo­zulmaz; ama geçen kimse günahkâr olur.

(4) Şu (aşağıdaki davranış) ile (kocaya) dönüş tescil edilse bile boşadığı bir kadının (yahut yabancı bir kadının) fercine şehvetle bakmak namazı bozmaz.



Namazın Mekrukları[9]


Namaz kılan kimseye mekruh olan şeyler yetmiş yedi onlardır:

(1) Elbisesiyle ve

(2) vücuduyla oynamak gibi,

(3) vâcib veya

4) sünneti bile bile terketmek;

(5) küçük (çakıl) taşlarım gider-nekj [bir kereye mahsus olmak üzere secde için mekruh değildir[10]

[6) parmaklan, çıtlatmak ve

(7) bunları birbirine geçirmek,

(8) elle­ri böğürlere[11]koymak,

(9) boynu çevirmek,

(10) (kıçı yere koyup dizleri dikerek göğüste birleştirmek ve elleri de yere koymak sure­tiyle) köpek oturuşu gibi oturmak,[12]

(11) kolları yere yatırmak,[13]

(12) kolları sıvamak,

(13) gömlek giyme imkânına sa-j hipken (giymeyip sadece) pantolonla[14] namaz kılmak,

(14) işaretle! selâm almak,

(15) özürsüz olarak (namazda) bağdaş kurmak;

(16)! saçlarını (arkaya veya tepesine) bağlamak,[15]

(17) başın çevresine mendil bağlayıp ortasını açık bırakmak,[16]

(18) elbiseyi önden veya arkadan yukarı çekmek,

(19) elbiseyi başına ve omuzlarına, yabut sadece omuzlarına koyup yanlarını birleştir-meden aşağı salıvermek,[17]

(20) ellerin dışarı çıkmasına imkân vermeyen bir el­biseye bürünmek,

(21) elbiseyi sağ koltuğunun altına alıp iki tarafını sol omuzuna atmak;

(22) okumayı (kıraati), kıyam (ay-ak)da değil de, başka bir halde iken yapmak,

(23) nafile (ve sünnet)lerde birinci rek´atı uzun tutmak,

(24) diğer bütün namaz-1 larda ise ikinci rek´atı birinciden uzun tutmak,

(25) farzların bir| rek´atmda (okuduğu) sûreyi tekrarlamak,

(26) (bir önceki rek´atta);

okuduğu sûrenin üstündeki bir sûreyi okumak,[18]

(27) (bir evvelki rek´atta okuduğu sûreden sonraki sûreyi atlayıp öbür rek´atta bir sonrakini okumak suretiyle) iki rek´atta sûreler arasını açmak,

(28) hoş bir kokuyu koklamak,

(29) elbiseyle veya

(30) bir yelpaze ile bir veya iki kez serinlenmek,

(31) secdede veya diğer yerlerde ellerin veya

(32) ayakların kıbleden (başka tarafa) çevrilmesi,

(33) rükûda ellerin dizlere konulmaması,[19]

(34) esnemek,

(35) gözleri kapatmak,

(36) gözleri göğe (yukarı) doğru kaldırmak,

(37) (göğsü çıkarıp elleri uzatmak suretiyle) gerinmek,

(38) az (sayılacak) bir hareket yapmak,

(39) bit tutmak ve

(40) öldürmek,

(41) burun ve

(42) ağzı kapatmak,

(43) ağza, usûlüne uygun tarzda okumaya en­gel olacak bir şey koymak;

(44) sarığın sargısı üzerine ve

(45) re­sim üzerine secde etmek,

(46) burnunda herhangi bir özrü yok ik­en sadece alnı ile secde etmek;

(47) namazı yol üstünde,

(48) ha­mamda,

(49) tuvalette,

(50) mezarlıkta,

(51) rızasını almadan bir başkasının arazisinde,

(53) pisliğe yakın bir yerde kılmak;

(53) büyük ve

(54) küçük abdestlerden biri sıkıştırır bir halde[20]

(55) yaut yellenecek bîr halde iken namaz kılmak;

(56) vaktin çıkma­mdan veya cemaati kaçırmaktan korkulmadığı takdirde, mayiıayan bir pislikle namaz kılmak, [aksi halde namazı kesmek ıenduptur],

(57) (kirden pastan konulmayan) iş elbisesiyle[21] namaz kılmak,

(58) baş açık namaz kılmak, [tazarrû ve tezellül (ken-ini âciz göstermek) maksadıyla baş açık kılman namaz bu ükmün dışındadır],

(59) sevdiği yemek hazırken ve

(60) kalbi leşgul edecek ve huşûu bozacak olan şeyler karşısında namaz ılmak,

(61) âyet ve

(62) (okunan) tesbihâtı elle saymak;

(63) namın mihrapta,

(64) bir yerde veya

(65) bir arazide tek başına urması,

(66) safta aralık (boş yer) varken safin gerisine durmak,

( 67) üzeri resimli elbise giymek;

(68) (namaz kılanın) başımn üst tarafhnda veya

(69) arkasında,

(70) önünde veya

(71) (yanlardan) azasında resim bulunmak; ancak resim küçük veya başı kesik lur yahut resim cansız bir şeye ait bulunursa mekruh olmaz;

(72) nünde nnn yahut

(73) içinde kor ateş bulunan tandır veya

(74) Lyuyan insanlar bulunması,

(75) kendisine bir zararı olmayan ılnmdaki toprağı namazda iken silmek,

(76) (Fatiha´nm dışında) tir sûre tayin edip ondan başkasını okumamak; ancak bu sureyi :olayına geldiği ve Peygamber (Aleyhissalâtü vesselam) okuduğu çin teberrüken okursa mekruh olmaz;

(77) önünden geçilmesi nuhtemel iken namaz için sütre (siper) edinmemek.



Namaz İçin Sütre (Siper) Edinmek ve Namaz Kılanın Önünden Geçenlere Engel Olmak


(Namaz kılan bir kimsenin) parmak kalınlığında, bir zira´ ya­nıt daha fazla kalınlıktaki bir sütreyi (siperi önüne) dikmesi nüstehaptır.[22]Sütreye yakın durmak, oniı tamamen karşısına almayıp kaşlarından birinin hizasına dikmek sünnettir.

Dikecek birşey bulunamazsa uzununa bir çizgi çizilir. Bir kısmı, hilâl şeklinde enine (bir çizgi çizilmelidir) dediler. (Ashnda) önünden geçene mâni olmaya kalkışmamak müstehaptır. İşaret veya teşbih söyleyerek geçene engel olunmasına cevaz verildi. (Geçene engel olmak için bu zikrolunan şeylerin) ikisini birlikte kullanmak mekruhtur. (Erkekler namazda okurlarken) seslerini yükselterek, (kadınlar da) işaretle veya sağ elinin parmaklarıyla sol elinin üzerine vurmak suretiyle önlerinden geçene mâni olur­lar. Kadınlar, fitneye sebep olacağı için, seslerini yükseltmezler. (Namaz kılanın önünden) geçen kimseye fiilî müdâhaleyle engel olunmamalıdır. Bu (konudaki) hadis-i şerif,[23] (İslâm´ın ilk zamanla­rında) fiilen müdâhale etmek vardı ve namaza aykırı davranışlar mubahtı, (fakat şimdi) bunun hükmü kaldırılmıştır



Namaz Kılanlara Mekruh Olmayan Şeyler


(1) Beline (kuşak) bağlamak,

(2) hareketi meşgul etmediği takdirde kılıç kuşanmak,[24]

(3) tercih edilen görüşe göre ellerini fe­racesine ve feracesinin (elleri çıkarmak için bırakılan) yarıklarına sokmak;

(4) Mushaf a veya askıda bulunan kılıca, oturan ve konuşmakta olan birinin sırtına, muma veya kandile karşı dur­mak ki doğrusu da budur;

(5) üzerindeki resimlere secde etmemek şartıyla resimli bir yaygı üzerine secde etmek;

(6) zarar vereceğin­den korktuğu yılan ve akrebi, birkaç darbeyle ve (yönünü) kıble­den ayırma pahasına da olsa öldürmek[25]ki en doğrusu da budur.

(7) Vücuda yapışmasın diye rükûda elbiseyi hareket ettir­mek,

(8) namazdan ayrıldıktan sonra alındaki toprak veya otu sil­menin bir zararı yoktur. Eğer zarar veriyor ve namazda meşgul ediyorsa namazdan ayrılmadan da (alındaki toprak veya otlar) giderilebilir.

(9) Yüzünü çevirmeden göz ucuyla bakmak, (yerin sert­liğini hissetmek şartıyla) yatak, kilim ve keçe üzerinde namaz kılı-nabilir; en iyisi yerde ve yerden çıkan şeyler üzerinde namaz kıl­maktır.

(10) Nafile namazların her iki rek´atmda aynı sûreyi okumanın bir sakıncası yoktur.



Namazı Yarıda Kesmeyi Gerektirenve Benzeri Şeylerle ilgili Hususlar


(1) Darda kalan bir kimseye yardım için namazı kesmek gere­kir.

(2) Ana-babadan birinin çağırmasıyla namaz bozulmaz.

(3) Başkasına ait de olsa bir dirheme muadil (para veya mal gibi) bir şeyin çalınması durumunda,

(4) kurdun koyuna saldırması veya bir âmânın kuyu ve benzeri bir yere düşmesi endişesinden dolayı ve

(5) ebenin,[26] çocuğun ölümünden korkması halinde namaz yarıda kesilir. Ölüm korkusu yoksa bile, ebenin namazı tehir edip

kazaya bırakması ve) çocuğu karşılamasında bir sakınca yoktur.

6) Yolcu da öyle; hırsızlardan, yol kesicilerden[27] korktuğu takdirde vaktin namazını tehir edebilir.



Namaz Kılmayanlarla İlgili Hüküm
ı

Namazı bile bile ve tembellikle terkeden bir kimse şiddetle ve san çıkıncaya kadar dövülür ve namaz kılmcaya kadar hapsolunur. Ramazan orucunu tutmayan kimse de (tıpkı) böyle (bir cezaya jarptırılır), ama bunlar öldürülmezler. Ne var ki namaz veya aruçtan birinin (farziyetini) inkâr ettikleri veya hafife aldıkları takdirde öldürülürler.



Geçmiş Konularla İlgili Sorular


Fesadın (bozulmanın) lügat ve ıstılah manası nedir Fesad ve bı ibâdetlerde ve muamelâtta aynı manaya mı gelir Bunu bir örnekle açıklayınız.

Namazı bozanlardan on şey söyleyiniz.

"Namazı bozan şeylerden biri de imamlık yapması uygun olmayan birinin imamın yerine geçirilmesidir sözüyle ne söylenilmek isteniyor

İhtilâm olmak suretiyle cünüp olmak hangi sebebte namazı bozar Uyku hâlinin dışında ihtilam olmak mümkün değilken niçin sadece uykuyu zikretmekle yetinilmemiştir.

Hangi hal ve şartlarda aynı hizada bulunmak namazı bozar

Namaz kılmakta olan kimsenin kendi imamına ve bir başkasına hatırlatmada bulunması hususunu delil getirerek söyleyiniz.

Namazı bozmayan üç şey söyleyiniz.

Mekruh olan bir davranışta bulunarak kılınan namazla İlgili hüküm nedir (Böyle bir) namazın iadesi ne zaman vacip, ne zaman menduptur.

Namazda çakıl taşlarını gidermenin hükmü ve bununla ilgili delil nedir

Ellerin böğürlere konulmasını, köpek oturuşunu, dirseklerin yere konulmasını, saçların topianıp bağlanmasını anlatınız.

Başın etrafını sarıp ortasını açık bırakmayı, elbiseyi başın üstüne ve omuz-´ larına alıp uçlarını aşağı sarkıtmayı açıklayınız, namazda bu davranışların hükmü ve bunların her biriyle ilgili delil nedir

Namazda sûreleri hangi sıraya göre okumak sünnettir İkinci rek´atta, birinci rek´atta okuduğu sûrenin üstündeki sûreyi okumanın hükmü nedir "Sûrenin üstü" ne demektir

Namaz kılan kimsenin sütre (siper) edinmesi ne demektir Bunun hükmü ve delili nedir (Namaz kılanlar) sütrenin ne tarafına dururlar Sütre edinilemezse ne yapılmalıdır Namaz kılan kimsenin önünden geçen kişiye mâni olmasının hükmü ne­dir Mâni olmak istendiğinde erkekler nasıl, kadınlar nasıl mâni olurlar

Namaz kılanın, önünden geçen kimseye fiilen müdahale ederek engel olması uygun mu Fiilî müdahaleyle engel olmanın caiz olduğunu gösteren hadis-i şerif nasıl tevil olunur

Namaz kılan kimsenin akrep, yılan ve benzeri şeyler öldürmesiyle ilgili hükmü teferruatıyla açıklayınız. Bu husustaki ihtilâfı belirtiniz.

Nerelerde namazı mutlaka kesmek gerekir, namazı kesmenin caiz olduğu| yerler nerelerdir

Namazı terkedenlerle ilgili hüküm nedir







--------------------------------------------------------------------------------

[1] Meselâ, abdesti bozulduğunda imamın kendi yerine bir köleyi veya okuma yazma bilmeyen birini geçirmesi gibi,

[2] Zeval çizgisine, yani güneşin tepe noktasına gelmesi demektir. (Mütercim)

[3] Meselâ bir ağacın altında namaz kılarken ağaçtan bir meyve düşüp kan çıkmasına sebep olması gibi.

[4] Bilindiği gibi, namaz kılan bir kimse rükûda veya secdede usûlüne uygun bir tarzda uyuduğu takdirde, namazı

da abdesti de bozulmaz. Müellifin yukarıdaki ifadesinden, namazda usûlüne uygun bir tarzda uyumanın ab­desti

bozmayacağı sonucuna varılır. Hal böyle iken, "İhtilâm olmayı, namazı bozanlar arasında saymaya gerek yoktur,

çünkü ihtilâm sadece uykuda meydana gelen birşeydir, uyku ise namazı bozduğundan, burada ´bozma ifadesini ihtilâma değil uykuya

yüklemek gerekir" denilemez.

[5] Müşterek iftitab tekbiriyle, her ikisinin de aynı imama uyması veya kadının imama uyması kasdolunuyor.



[6] Okurken sonunu getiremeyip susan veya okumakta iken bir veya daha fazİE kelime atlayan yahut bir kelimenin yerine başka bir kelime okuyan kim şeye, unuttuğu veya atladığı kelime hatırlatılır. Nitekim rivayet olunduğum göre Rasûhıllah (Aleyhissalâtü vesselam) namazda "el-Mü´minûn" sûresini okurken bir kelime atlamıştı. Namazdan sonra: "Aranızda Übey yok mü idi " diye sorunca: ´Vardı" diye cevap verdiler. Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi uesellem/in: "Bana hatırlatmalı değil miydin " demesi üzerine o{ "Nesh-olunduğunu zannettim" demişti. Efendimiz de: "Şayet nesholunsaydıj elbet (bunu) size bildirirdim" diye karşılık vermiştir.

Öte yandan Hz. Ali (Radıyallahu anh): "îmam sizin hatırlatmanıza; muhtaç duruma düşerse ona hatırlatın" demiştir.

[7] Meselâ, namaza sonradan iştirak eden kimse, imam selâm verdikten yahut da teşehhüd miktarı oturduktan sonra namazını tamamlamak üzere ayağa kalksa, kıldığı rek´atm secdesini yapsa, bu arada imam sehiv secdesi yapması gerektiğini hatırlasa, namaza sonradan yetişen mezkûr kimse de sehiv secdesini yapmakta olan imama uysa namazı bozulur. (Mütercim)

[8]

[9] Şunu bilmek gerekir kî, kerahetle edâ edilen namazların, mekruh bir hare­kete meydan vermeden yeniden kılınması gerekir. Bir de namaz kılan bir kimse namazın vaciplerinden birini terk etmişse ve vakit de müsaitse bu namazın yeniden kılınması vaciptir. Namazda vacip olmayan birşey terkedilmişse veya vacib olan birşey terkedilmiş, fakat vakit müsait değilse (bu namazın) iadesi menduptur.

[10] Rivayet olunduğuna göre Câbir b. Abdullah şöyle demiştir: Peygamber (Aleyhissalâtü vesselam)´a, küçük taşların silinmesi (ve giderilmesi) hakkında sordum, şöyle buyurdular: «Bir kere (ye mahsus olmak üzere) gi­derilebilir. (Ama) şayet bunları gidermez (de bırakır) isen senin için kara gözlü yüz dişi deve (vermek)ten daha hayırlıdır.»

Rivayet olunduğuna göre Ebû Zerr (Radıyallahu anh): «Peygamber (Aleyhissalâtü vesselâm)´a herşeyden sordum, hatta O´na, (küçük) çakıl taşlarının giderilmesi hakkında da sorduğumda: "Bir kere (ye mahsus olmak üzere giderebilirsin), değilse bırak" diye karşılık verdi» demiştir.

Netice olarak, eğer küçük taşları gidermeden namaz kılmamıyorsa, taşları gidermek gerekir. Şayet secde edilebiliyor, ancak istenildiği gibi yapılması taşların giderilmesine bağlıysa, taşlar tek bir hareketle giderilebi­lir; fakat aralarında el-Bedâi´ ve en-Nihâye müelliflerinin de bulunduğu bir grup müellif (taşlan) gidermemenitt daha iyi olacağını söylemişlerdir.

[11] Kalçanın üstü ile göğüs kafesinin altındaki bölgeye ellerin konulmasına, Arapça "tahassür" denir ki mekruhtur. "Tahassur"un, bastona dayanmak manasına geldiğini söyleyenler de vardır. Nitekim (bu) bastona Arapçada "mihsara" denilmektedir.

[12] Bu nevi oturuş, köpek oturuşu diye adlandırılır ki, tahrimen mekruhtur. Çünkü Ebu Hüreyre (Radıyallahu anh): "Rasûlullah (Aleyhissalâtü vesselam) beni, horozun gagalaması gibi (secdede çabuk çabuk) eğilip doğrulmaktan, köpek oturuşu gibi oturmaktan ve bir de tilki gibi sağa sola dönmekten menetti" demiştir.

[13] Nitekim Hz. Âişe (Radıyallâhu anha): "Peygamber (Aleyhissalâtü vesselam), köpek oturuşu gibi oturmayı ve erkeklerin dirseklerini yırtıcı hayvanlar gibi yere yatırmasını yasaklamıştır" demiştir. Hadisi, Buharî nakletmiştir.

[14] Namazda alt tarafına pantolon giymekle yetinip üst tarafına bir şey giyme­mek (namazı) hafife almak olur ve edep kıtlığını gösterir. Erkeklerin namas kılarlarken pantolon, gömlek ve sarık olmak üzere üç türlü elbise giymeleri müstehaptır.

[15] Namazda saçların ip, yapıştırıcı veya benzeri birşeyle enseye veya başın tepesine bağlanması mekruhtur. Nitekim Rasûlullah (Aleyhissalâtü vesselam) saçları (bu şekilde) bağlı olarak namaz kılan bir adama rastladığında: "Saçlarını bırak, seninle birlikte o da secde etsin" demiştir. Buradan anlaşılıyor ki, saçların örülüp aşağı salınması ve bağlamadan öylece bırakılması mekruh değildir ve bunun böyle olduğunu bir grup ulema (dahi) belirtmişlerdir.

[16] Sarığı, başın çevresine sarıp ortasını açık bırakmak mekruh olup, Peygam­ber (Aleyhisselâm) namazda böyle bir davranışı menetmiştir.

[17] Nitekim Ebû Hüreyre (Radıyallâhu anh); "Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve-sellem), (namazda) elbiseyi başa ve omuzlara, yahut sadece omuzlara koyup yanlarını birleştirmeden aşağı salıvermeyi ve erkeğin ağzım kapatmasını menetmiştir" demiştir.

[18] Namaz kılan bir kimsenin, sûrelerin Mushaf taki sıralanışına uygun olarak okuması sünnettir. (Bilindiği gibi Kur´an´daki) sûrelerin ilki Fatiha, sonun­cusu ise "Nâs" süresidir. İkinci rek´atta, birinci rek´atta okuduğu sûreden önceki sûreyi okumayıp Mushaftaki sıraya riâyet etmelidir. İbn Abbas (Radıyallâhu anh)´m, "Kur´an´ı tersinden okuyan kimsenin kendisi ters çevrilmiştir" dediği rivayet olunmuştur.



[19] Aynı şekilde iki secde arasında ve teşehhüdde otururken elleri uyluklar üzerine koymamak mekruh olduğu gibi okumak için ayakta dururken sağ eli sol el üzerine koymamak da mekruhtur,



[20] Namazda büyük ve küçük abdesfcin yahut bunlardan birinin sıkıştırması kalbi meşgul eder, bu vaziyette namazda istenilen huşu elde edilemez. Nite­kim Rasûîullah (Aleyhissalâtü vesselam), "Allah´a ve âkiret gününe inanan hiçbir kimseye sıki-şik bir halde namaz kılması helâl değildir" buyurmuştur. Burada sıkışıklıkla, büyük abdestin veya küçük abdestin yahut da yellenme­nin verdiği sıkışıklık kasdolunmaktadtr.

[21] îş elbisesi, çalışırken gündelik olarak, kirden pislikten sakınılmadan giyilen elbisedir.

[22] Rivayet olunduğuna göre Efendimiz (Aleyhissalâtü vesselam): "Bir okla da olsa sütre edininiz" buyurmuşlardır. Peygamber (Aleyhissalâtü vesselam), diktiği bir değneğe doğru namaz kılardı.

Peygamber (Aleyhissalâtü vesselâm)´e, namaz kılanın sütresiyle ilgili sorduklarında: "Devenin eyerinin arkasındaki çubuk gibidir"

buyurmuşlardır. Bu çubuğun yüksekliği yolcunun başının hizasına ka< Ömer b. Hattab (Radıyallahu anh) şöyle

demiştir:

"Eğer namaz küan kimse namazından neyin ekşiteceğini buseydi, m\ ka namaz kılarken sütre edinirdi."

tbn Mes´ûd (Radıyallahu anh) da şöyle buyurmuştur:

"Namaz kılanın önünden geçen kimse adamın namazının yarısını keser j (alır)."

[23] Rivayet olunduğuna göre Rasûlullah (Aleyhissalâtü vesselam) şöyle\ buyurmuştur:

"Sizler namaz kılarken önünüzden kimsenin geçmesine müsâade etmeyin ve mümkün olduğunca buna mâni olun. Buna karşı konulduğu takdirde (karşı koyanla) fiilen mücadele edin. Çünkü o, şeytandan başkası değildir.

îşte müellifin nesholunduğunu söylediği hadis-i şerif bu hadis-i şeriftir. Namaza aykırı davranışların haram edilmesiyle bunun hükmü kaldırılmıştır.

[24] Namaz kılan kimse muharebedeyse kılıç kuşanmak mekruh değil. Muha­rebenin dışında, eğer kılıç namazda insanı meşgul ediyorsa kuşanılması mekruh, aksi halde değildir.

[25] Namazda yılan veya akrep gören kimse, bunların zarar vermesinden ya korkar, ya da korkmaz. Eğer korkarsa, bunları iki darbeyle ve yönünü kıbleden ayırma pahasına da olsa öldürür. Yani bu durumda çok hareket zarar vermez. Eğer yılan veya akrebin zarar vermesinden korkmazsa bunları, ayağıyla üstüne basmak gibi, az bir harekette öldürmek mekruh ol­maz. Zarar vermelerinden korkmadığı halde bunları çok harekette öldüren kimsenin namazının durumu hakkında âlimler ihtilâf etmişlerdir.

Hasan´ın îmam-ı Azam´dan rivayetine göre -ki Serahsî de bunu tercih etmiştir- böylelerinin namazı bozulmaz, fakat bu hareketleri mekruhtur. Başka bir grup ulema ise, bu kimselerin namazlarının bozulacağını söyle­mişler, Kemâl de: "Gerçek olan budur" demiştir.

[26] Ebe; çocuk doğumuyla ilgilenen kadına denir. Eğer ebe, bebek ve annesini kendi hallerine bıraktığı takdirde büyük bir ihtimalle bebeğin veya annesi­nin öleceğine yahut bunlardan birinin herhangi bir uzvunun telef olacağına kanaat getirirse, namaza başlamamışsa namazı tehir eder (kazaya bırakır), eğer başlamışsa namazı bırakması şarttır. Yukarıdaki gibi bir kanâate sahip olmasa bile namazı tehir edip bebeği karşılamasında bir sakınca yoktur. Çünkü ortada bir mazeret var. Ebe namazdayken ortada korkulacak bir hal yoksa namazını kesmez.

[27] Yırtıcı hayvanlar ve sel de yol kesicilerden sayılır.





Signing of RasitTunca
[Image: attachment.php?aid=107929]
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)