Thread Rating:
  • 6 Vote(s) - 3.67 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
YEMEK YEMENİN EDEBLERİ
#1
Dini-1 
YEMENİN EDEBLERİ
YEMEK YEMENİN EDEBLERİ

Bil ki, yemekte birçok sünnetler vardır. Bazısı yemekten önce, bazısı yemekten sonra bazısı da yemek arasındadır.

YEMEKTEN ÖNCEKİ EDEBLER

1, - Elini ve ağzını yıkamaktır. Zira âhiret azığı olan ibâdet için yemek yemekten önce el ve ağzını yıkamak; ibâdetten önce abdest almak gibi olur. Aynı zamanda elin ve ağzın temizliğine sebeb olur. Hadiste gelmiştir ki, "yemekten önce elini ve ağzını yıkayan kimse fakirlikten emin olur."
2  - Yemeği sofra (yemek örtüsü) üzerine koymak, masa ve yemek tahtası üzerine koymamalıdır. Zira Peygamberimiz böyle yapmıştır. Çünkü sofra seferi hatırlatır. Sefer de âhireti hatırlatır. Bir de sofra, masa ve tahta sofradan daha. tevazuya uygun (yakın) dur. Yemeği tahta sofraya (veya masaya) koymak caizdir. Zira böyle yemek yemek hakkında nehiy yoktur. Fakat geçmiş büyükler, Peygamberimiz sofra üzerinde yemek yediği için, bunu âdet edinmişlerdi.
3  - Güzel oturmaktır, sağ dizini kaldırıp sol ayağı üzerine oturarak yemek yemeli, yere dayanarak yememelidir. Peygamberimiz buyurur ki: "Ben bir şeye dayanarak yemek yemem. Zira ben kulum, yemeği diğer kullar gibi yerim." (Buharı, Ebû Cafer'den).
4  - Yemeği ibâdete kuvvet bulmak niyetiyle yemeli, şehvetler için yememelidir. İbrahim bin Şeyban (r.a.) buyurur ki: "Seksen yıldır şehvet için bir şeyi yemiş değilim." Bu niyetin doğru olmasının alâmeti az yemek, çok yememektir. Zira çok yemek insanı ibâdetten alıkor. Peygamberimiz buyurur ki:    "İnsana belini doğrultacak birkaç lokmacık yeter."  (Tirmizî). Bu  kadanyle  kanaat etmezse, mi-, desinin üçte birini yemeğe, üçte birini suya ve üçte birini de nefese ayırmalıdır.
5  - Fazla acıkmadan yememelidir, yemekten  önceki en  güzel sünnet acıkmadıkça yememektir. Zira acıkmadan yemek mezmum ve mekruhtur. Yemeğe aç oturan ve henüz doymadan yemekten el çeken kimse doktora muhtaç olmaz.
6  - Hazır olan yemekle kanaat edip nefis yemekler için zahmet çekmemelidir. Zira mü'minin gayesi ibâdete kuvvet bulmaktır, lezzet değildir. Yemeğe kıymet vermek, hürmet göstermek sünnettir. Zira insanı ayakta durduran odur. Yemeğe hürmet etmek demek, yemek için beklememek demektir.  Hattâ namaz vaktinde bile yemek hazır ise, önce yemek yemeli, ondan sonra namaz kılmalıdır.
7  - Kendisiyle beraber yiyecek bir kimse olmadan yememelidir. Zira yalnız yemek iyi değildir. Yemeğe ne kadar çok el uzanırsa o kadar bereketli olur. Enes (bin Malîk) buyurur ki: "Peygamberimiz hiç bir zaman yalnız yemek yemezdi."

YEMEK ESNASINDA OLAN EDEBLER

Başta "Bismillah", sonunda "Elhamdü lillalı" demelidir. En güzeli birinci lokmada "Bismillah", ikinci lokmada "Bismillahirrahma-nirrahim". Başkasına hatırlatmak için Besmele'yi yüksek sesle oku-malıdır. Yemeğe tuzla başlayıp tuzla son vermelidir. Hadîste gelmiştir. Zira böyle yapmakla başlangıçta yemek hırsını defedip arzusuna aykırı bir lokma almış olur. Yemek yerken lokmayı iyi çiğnemeden yutmamalıdır. Bir lokmayı yutmadan diğerini almamalıdır. Hiçbir yemeğe kusur bulmamalıdır. Zira Peygamberimiz iyi olsun, olmasın hiçbir yemeği beğenmemezlik etmezdi. Hoşuna giderse yer, gitmezse bırakırdı. Yemeği önünden yemelidir. Ancak meyva olunca tabağın her tarafından yemek caizdir. Zira meyva değişik olur.
Çorba kâsesinin ortasından değil, kenarından başlayıp ortaya doğru gitmelidir. Ekmeği ve eti bıçakla kesmemelidir. Tabak ve diğer yenmeyen şeyleri ekmek üzerine koymamalıdır. Elini ekmekle silip temizlememelidir. Elinden yere bir lokma düşünce yerden alıp temizlemeli ve yemelidir. Zira hadîste gelmiştir ki, onu hâline bırakırsa, şeytana bırakmış olur. Önce elini yalayıp ondan sonra silmelidir. Böylece yemeğin kalıntısını da yemiş olur. Zira bereket o kalanda olabilir.
Sıcak yemeğe üflememeli, belki soğuyuncaya kadar beklemelidir. Hurma, zerdali gibi sayılabilen şeyleri tek tek yemeli, çift yememelidir. Meselâ ya yedi, ya onbir, ya da yirmibir tane yemelidir. Tâ ki bütün işleri Allah işine uygun olsun. Zira Allah tektir, çifti yoktur. Bir işte hiçbir bakımdan Allah'ın zikri olmazsa, o boş ve- faydasız olur. O hâlde tek Allah ile alâkası olduğu için daha iyidir. Hurmayı çekirdeğiyle bir tabakta toplamalıdır. Hurma çekirdeğini elinde tutmamalıdır. Meyvanın çöp, sap, kabuk gibi yenmeyen kısımları atılmalıdır. Yemek arasında çok soğuk su içmemelidir.

SU İÇMENİN EDEBLERİ

Su kabım sağ eliyle tutup "iBsmillah" deyip bir defada çekmelidir. Ayakta su içmemelidir. Su kabında çöp, toz ve küçük hayvanlardan bir şey olmaması için önce bakmalıdır. Geğirmek icabederse ağzını kaptan uzaklaştırmalıdır. Eğer birden fazla çekecekse, üç defa çekmelidir ve her defasında "Bismillah" demeli, sonunda da "Elhamdülillah" demelidir. Su damlamaması için su kabının dibini gözetmelidir. Bitirince bu duayı okumalıdır: "Bizlere suyun tatlısını nâsib eden, acısını vermeyen Allah'a hamd olsun."

YEMEKTEN SONRAKİ EDEBLER

Doymadan yemeği bırakmalıdır. Önce parmaklarını ağzıyla temizleyip ondan sonra peçeteyle silmelidir.  Ekmek ufağını toplamalıdır. Zira hadiste gelmiştir kir "Böyle yapanın geçimi geniş olur, çocukları sağ salim ve kusursuz, topladığı ekmek kırıntıları Cennette Huru'l-İn'in mehiri olur." (Ebu Şeyh, Kitabü's-Sevab'da). Sonra dişlerini kürdanla temizler; kürdanla çıkanları yutmayıp dışarı atmalıdır. Tabağı yalayıp onunla su içen kimse, bir köle âzad etmiş gibi olur.
Yemekten sonra: "Bizi yediren içiren, doyuran, kandıran Allah'a hamd olsun. O, Efendimizdir, Mevlâmizdir." duasıyla "Kulbüvallah" ve "Liilafi Kurayşin" sûrelerini okumalıdır.
Helâl yemek bulunca şükür etmeli, şübheli yemek için ağlayıp üzülmelidir. Onu gafletle yiyip sevinenler gibi olmamalıdır. Elini yıkarken sediri (sabun) sol eline alıp sağ elinin üç parmağını önce sedir (sabun) siz yıkamalı, sonra yıkadığı parmakları sedire (sabun) vurup dişlerine, dudaklarına ve damağına sürüp iyice oğmalıdır. Sonra önce parmaklarım, sonra ağzını yıkayıp sabununu gidermelidir.

BAŞKALARIYLA YEMEK YEMENİN EDEBLERİ

Buraya kadar yazdıklarımız yalnız başına veya aile efradıyla yemek yemenin edebleridif. Eğer başkalarıyla yerse bunlarla birlikte altı edebi daha gözetmelidir:
1  - Kendisinden yaşta, ilimde veya takvada (zühtta) ileri olandan önce yemeğe başlamamalıdır. Eğer kendisi ileri ise, başkalarını bekletmemelidir.
2  - Susmamaüdır. Zira bu acemlerin âdetidir. Ancak boş ve lüzumsuz konuşmayıp velilerin halinden söz etmelidir.
3  - Aynı sofrada yemek yediği kimsenin önüne  dikkat  etmeli, onun önündeki lokmaları alıp yememelidir. Zira eğer yemek ortak ise bu haramdır. Hattâ onu kendine tercih edip kendi önündeki iyi lokmayı onun önüne koymalıdır. Arkadaşı yavaş yiyorsa, çekinmeden ve neşeli yemesini teklif etmelidir. Teklifi üç defadan fazla yapmamalıdır. Zira üçten fazla ısrar olur. And vermemelidir. Zira yemek, and verilmeye lâyık değildir.
4 - Arkadaşını, kendisi için teklifte bulunmağa muhtaç  etmemeli, onun teklifine meydan vermiyecek şekilde yemelidir. Eski âdetinden az yememelidir. Zira bu riya olur. Yalnız başına yemek yerken de, halk içinde yediği gibi edebli yemelidir. Ama arkadaşım kayırarak az yemesi güzel birşeydir. Fakat arkadaşına iştah vermek için çok yemesi de caizdir. îbni Mübarek hurma, ziyafeti verir ve: "Kim fazla yerse, o fazlalık kadar ona dirhem veririm" derdi. Sonra yenen hurmaların çekirdeklerini sayardı ve ne kadar fazla çıkarsa her tanesine bir dirhem verirdi.
5 - Kendi önüne bakmalı, başkalarının lokmasına dikkat etmemelidir. Başkalarının da ona bakarak yemekten çekinmemeleri için önce yemekten el çekmemeli, eğer âdeti az yemekse, önce yavaş yeyip sonunda iştahla yemeli, böyle yapamıyorsa, yanındakilerin mahcap olmamaları için özrünü açıklamalıdır.
6  - İnsanların tabiatları icabı sevmedikleri ve nefret ettikleri işleri yapmamalıdır. Meselâ elini tabak tarafına silkmemeli, ağzından düşen şey tabağa düşecek kadar üstüne eğilmemelidir. Ağzından  bir şeyi çıkaracak olursa, yüzünü başka tarafa çevirmelidir. Yağlı lokmayı sirkeye batırmamalıdır. Dişiyle kestiği lokmayı tabak içine koymamalıdır. Zira (insan) tabiat bunlardan nefret eder. Pis şeylerle ilgili sözler konuşmamalıdır.
7  - Elini leğende yıkarken ağzındaki suyu insanlara karşı leğenin içine dökmemelidir. Muhterem kimselere buyur edip sıra vermelidir. Kendisine önce yıkaması için hürmet gösterilirse kabul etmelidir. Her birinin suyunu ayn ayn dökmemelidir ki bu acemlerin âdetidir. Hepsinin aynı leğende el yıkamaları tavazuya daha yakındır. Ağzını yıkarken, başkasına ve yaygıya sıçramaması için ağzının suyunu yavaş dökmelidir.
El yıkarken su döken kimsenin ayakta durması, oturmasından iyidir.
Bütün bu anlatılan edebler hadislerde ve eserlerde bildirilmiştir, insanlar ile hayvanlar arasındaki fark, bu edenlere riayet etmek iledir. Zira hayvanlar tabiatlarının iktiza ettiği şekilde yerler, onlara akıl ve ayırım yeteneği verilmediği için,, güzel ile çirkini birbirinden ayıramazlar. İnsanlar akıl ve temyiz (ayırım) nimetini yerinde kullanmazlarsa, akıl ve seçim nimetlerinin hakkını vermemiş ve nimeti inkâr etmiş olurlar.

DOST VE ÂHİRET KARDEŞLERİYLE YEMEK YEMENİN ÜSTÜNLÜĞÜ

Bil ki, âhiret dostlarına ziyafet çekmek birçok sadakadan daha faziletlidir. Zira hadiste: "Kıyamet günü üç şeyden hesab yoktur: Biri, sahurda yenen yemekten "ikincisi iftarda yenen yemekten, üçüncüsü dostlarla yenen yemekten." (El-Ezdî, Zuafa'da) buyurulmakta-dır. Cafer bin Muhammed Sadık der ki: "Ahiret kardeşlerinle yemek sofrasına oturunca, acele etme, saatlerce geciktir. Çünkü orda geçen zaman ömürden sayılmaz." Hasan-ı Basrî der ki: "Kıyamet günü anaya babaya verilen şeylerin hesabı vardır, ama âhiret dostlarına verilen yemeğin hesabı yoktur." Bazı Tann dostlarının âdeti şöyle idi: Ahiret kardeşlerine ziyafet çekerken sofraya fazla yemek çekerlerdi ve derlerdi ki: "Hadiste: "Kıyamet günü fakirlerin artığından hesab yoktur" denilmektedir. Onun için fakirlerin artığını yemek isterim."
Hz. Ali (r.a.) buyurur ki: Âhiret (din) kardeşlerimin önüne bir sa' (fitre miktarı) yemek koymayı, bir köle âzad etmekten çok severim." Hadiste gelmiştir: "Allah kıyamet gününde buyurur ki: "Ey insanlar! Ben yemeğe muhtaç oldum, bana niçin yemek vermediniz?" Bu sözü duyanlar derler ki: "Allahımız, sen bütün âlemin mâbudusun, nasıl muhtaç olursun." Allah buyurur ki: "Senin falan kardeşin yemeğe muhtaç idi, ona yemek verseydin, bana vermiş gibi olurdun." Peygamberimiz buyurur ki: "Müslüman kardeşine yediren, içiren kimseyi, Allah, yedi hendek boyu cehennemden uzaklaştıracaktır. Her hendeğin genişliği beşyüz yıllık meşaledir." Ve yine buyurur ki: "Sisin en hayırlılarınız yemek yedirenlerinizdir."

BİRBİRİNİ ZİYARET EDEN DOSTLARIN YEMEK YEMELERİNİN    EDEBLERİ

Bu hususta dört edebi gözetmelidir:
Birinci edeb: Yemeğe çağırılmadan gitmemelidir. Zira Peygamberimiz buyurur ki: "Yemeğe çağırılmadan giden kimse, kendisi günah işlemiş olur, yediği de haramdır." Ama tesadüfen ve izinsiz bir ziyafete rast gelirse, teklifsiz yememelidir. Yapılan teklifin içten olmadığını bilirse yine yememelidir. Belki bir sebeb ileri sürerek güzellikle el çekmelidir. Ama güvendiği bir dostunun evinde (ziyafete) rastge-Urse, ve kalbinin incinmiyeceğini bilirse, teklifsiz de yemesi caizdir. Hattâ dostlar arasında sünnet olan da budur. Peygamberimiz, Hz. Ebûbekir ve Ömer acıktıkları zaman Ebû Eyyûb-i Ensarî ve Ebû'ş-Şiyem'in evine gidip yemek istemişlerdir. Ziyafet veren kimsenin böyle istekli olduğunu bilirse, bu şekilde davranmak, aynı zamanda onu hayra sevkedip sevab işlemesine yardım etmek olur.
Bazı büyükler, üçyüz altmış dost edinmişlerdi. Senenin her bir gecesinde birinin evinde kalırlardı. Bazılarının yedi dostu vardı, haftanın her gecesini birinin evinde geçirirlerdi. O dostları bunların duası sebebiyle kazançlarında, ticarette ve ziraatta bereket bulurlardı. Bum lar da onların sayesinde taat ve ibâdete geniş .zaman bulurlardı. Hattâ aralarında din kardeşliği alâkası ve âhiret sevgisinin bağları teessüs eden kimseler, hane sahibi evde olmasa bile onun yemeğini yemeleri caiz olur. Peygamberimiz, Berire'nin evine gider, o evde olmasa bile yemeğinden yerdi. Zira bu durumdan haberi olursa sevineceğini bilirdi. Takva ehlinin büyüklerinden olan Muhammed bin Vasi (r.a.) arkadaşlarıyla birlikte Hasan-ı Basrî'nin (r.a.) evine gidip ne bulurlarsa, yerlerdi. Süfyan-ı Sevrî gelip onları bu halde görünce: "Geçmiş büyüklerin (selef) âdetini bana hatırlattınız." derdi.
İkinci edeb: Dostlanndan biri kendini ziyarete gelince, hazır nesi varsa önüne koyup fazla bir şeye zahmet etmemelidir. (Birşeye) gücü yetmezse, borç etmemelidir. Aile efradına yetecek miktardan fazla yok ise, onlara bırakmalıdır. Birisi Hz. Ali'yi ziyaret etmek isteyince, buyurdu ki: "Davetini üç şartla kabul ederim: Pazardan hiçbir şeyi satın almayacaksın, evinde olan şeyi de esirgemeyeceksin, bütün çoluk çocuğunun nafakasını bırakıp sarfetmeyeceksin." Fudeyl bin tyad der ki: "İnsanlar zahmettik sebebiyle birbirinden uzaklaşırlar. Aralarındaki tekellüf (zahmetlik) kalkmış olsa, çekinmeden birbirlerini ziyaret ederlerdi."

Büyük velilerden birine, bir dostu ziyafet verip bazı külfetler çekti. Veli dedi ki: "Sen yalnız olsan bu zahmeti çekmezdin, ben de yalnız olsam bu zahmeti çekmezdim. Öyle ise ikimiz bir araya gelmekle bu zahmeti çekmek neden ileri geldi. Ya zahmeti bırak, ya da bir daha yanına gelmeği bırakırım." Selman-ı Farisî buyurur ki: "Peygamberimiz, zahmet etmememizi ve hazır olanı da esirgemememizi buyurdu."
Ashab-ı kiram birbirlerinin önüne bir ekmek parçasıyla bir pençe hurma koyup: "Hazır bulunanı aşağı görüp getirmeyen mi, yoksa önüne gelen yemeği beğenmiyen mi suçludur? Bilmiyoruz?" derlerdi. Yûnus (a.s.) dostlarının önüne ekmek kırıntılarıyla kendi ektiği tere otunu getirir ve: "Allah, (yemek) için zahmet çekenlere lanet etmemiş
olsaydı, ben de zahmet çekerdim." derdi. Bir gurup insan birbiriyle ihtilâfa düştüler ve aralarını bulmak için Zekeriyya (a.s.) peygamberi aradılar, evine gittiler, bulamadılar. Evde çok güzel bir kadın gördüler. Hayret ettiler ve: "Peygamber olsun da böyle güzel kadınla yaşasın. Bu neden ileri gelir?" dediler. Nerede olduğunu sordular. Hanımı ücretle bir yere çalışmaya gittiğini söyledi. O yere gittiler, orada yemek yerken buldular. Onlar konuştular. Zekeriyya yemek yemekle meşgul oldu ve hiç "buyurun, yemek yiyin de demedi." Yemeğini yiyince ayağa kalktı ve oradan yalın ayak dışarı çıktı. Onlar bu halinden hayret ettiler ve hikmetini sordular. Buyurdu ki: "O gördüğünüz güzel kadını gözümü ve kalbimi haramdan korumak için saklarım. Sizi yemeğe çağırmadım, zira o yemek, bu işi yapmak karşılığında bana verilen ücretimdi. Daha az yesem, onların işinde kusur etmiş olurdum. Oysa o işi lâyıkıyla yapmak bana farz olmuştu. Yalın ayak yürümemin sebebi de şudur: Bu yerin sahibi iki şahıs arasmda düşmanlık vardır. Bu yerin toprağından ayakkabıma girer de onu başka yere götürmüş olurum, diye korktum." Bundan anlaşıldı ki, bütün - işlerde doğruluk göstermek hayırlıdır.
Üçüncü edeb: Ziyafet sahibinden, temini zor olmasının ihtimali olan bir şeyi istememelidir. Ziyafet sahibi onu iki şey arasında muhayyer bırakırsa, kolayını seçmelidir. Zira Peygamberimiz bütün işlerde böyle yapmıştır. Bir şahıs Selman-ı Fârisî'nin yanma geldi. Sel-man önüne ekmek ile biraz tuz getirdi. O adam: "Kekik otu olsaydı, bu tuzla iyi giderdi." dedi. Selman başka bir şeye sahib değildi. Ab-dest kabını rehin koyup kekik aldı. Yemekten sonra: "Bize verdiği rızka, bizi kanaat edenlerden eyleyen Allah'a hamd olsun." dedi. Selman: "Sen kanaat etseydin benim abdest kabım rehin olmazdı." dedi. Ama sevineceklerini bildiği yerde istemek caizdir.
îmam-ı Şafiî (r.a.) Bağdat'ta Za'ferânî'nin evinde misafir idi Her gün Za'ferâni bir yemek listesi yapar, aşçıya verirdi. Yemekler bu listeye göre çıkardı. Birgün îmam-ı Şafiî kendi yazısıyla bir çeşit yemek ilâve etti. Za'ferânî o yazıyı cariyenin elinde görünce, sevindi ve buna şükür olarak cariyeyi âzad etti.

Dördüncü edeb: Hane sahibi, misafirlerin istedikleri yemekleri söylemelerine razı ise, onlara: "Ne buyurursunuz, gönlünüz ne istiyor." diye damşmalıdır. Zira arzu ettiklerini hazırlamak daha çok sevabtır. Peygamberimiz buyurur ki: "Bir müslümanin arzusunu yerine getirenin âmel defterine, milyonlarca sevab yazılır, milyonlarca günahlar silinir, milyonlarca derece ahr ve üç cennetten pay ahr. Onlar Cenneti Adn, Cenneti Firdevs ve Huld Cennetidir." Ama bir şeyi istiyor musunuz, getireyim mi? diye sormak mezmum ve mekruhtur. Belki hazırda ne varsa önlerine getirmelidir. Yemezlerse geri götürülür.

ZİYAFETİN FAZİLETİ

Bil ki, buraya kadar anlattığımız davetsiz ziyarete gitmekle lâzım gelen ziyafetin edebleridir. Ama ziyafete çağırmanın başka hükmü ve başka edebleri vardır. Misafir kendi gelirse, hiç zahmet çekmeyin, hazırdaki ile ağırlayın. Sen onu çağırırsan, bir şeyi esirgeme, gücün yettiğini sarfet. Ziyafetin fazileti hakkında gayet çok hadisler ve eserler vardır.
Arablarca ziyafet gayet önemli bir âdettir. Zira seferlerde birbirlerinin evine konmaları çok vuku bulur. Bu sebeble onlar arasmda, misafir hakkına dikkat etmek en mühim işlerdendir. Bunun için Peygamberimiz buyurur ki: "Misafirperver olmayanda hayır yoktur." (Ahmet, Akebe b. Âmirden). Ve yine buyurur ki: "Misafir için zahmet etmeyiniz. Zira yaparsanız, ona düşman olursunuz. Misafire düşman olan Allah'a düşman olur." (Ebu Bekr b. Lâl, Mekârimi Ahlâkta). Ga-rib bir misafir gelirse, onun için zahmet çekmek ve borç bile etmek caiz olur. Ama birbirini ziyarete gelen dostlar için tekellüf (zahmet) cidden caiz değildir. Zira bu ayrılmalarına sebeb olur. (Peygamberimizin kölesi) Ebû Raf i diyor ki: Peygamberimiz bana buyurdu ki: "Falan yahûdiden Receb ayma kadar va'de ile benim için un İste, ban misafirlerim gelmiş." Yahudi'den isteyince vermedi, rehin istedi. Haberi Peygamberimize anlatınca, buyurdu ki: "Beni gökte ve yerde emin kılan Allah'a yemin ederim ki, eğer verseydi, geri öderdim." Sonra, "Zırhımı götür, ona rehin ver." (tshak ibni Rahevîye'den) dedi. Ben de, o zırhı götürüp o yahûdi'nin yanmda rehin koydum ve bir miktar un aldım.
İbrahim (a.s.) iki mil yer gidip misafir arardı ve misafir bulmadan yemek yemezdi. Onun bu husustaki sadakatından dolayı günümüze kadar mesnedinde (mezarının olduğu yer) ziyafet vermek, adet olarak kalmıştır. Bu zamana kadar hiçbir gece misafirsiz kalmamıştır. Bazen yüz ikivüz misafir olur. Bunun için ona nice köyler vakfe-dihniştir.

Kaynak

KİMYÂ-YI    SAADET
imam Gazali





Signing of RasitTunca
[Image: attachment.php?aid=107929]
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)